Hükümet’in devlet rantı ile finanse ettiği medya organları ve bu rant ile geçimini temin eden gazeteciler eliyle, yatsıyı bırakın akşama kadar bile ömrü olmayan haberler üzerinden psikolojik harekatlar veya algı operasyonları yürütülmüyor mu? Çevik Bir’in tehditleri ile Başbakan’ın gazetecileri hedef alan tehditleri arasında ne fark var? Tıpkı 28 Şubat’ın “yeşil sermayesi” gibi, bugün de devlet gücü ile batırılmaya çalışılan müteşebbisler ve bankalar var. Eksiği yok fazlasıyla: Bir bankanın batırılması için devlet gücünün hiç bu kadar organize bir şekilde ayağa kalktığına ve her şeyi yaptığına şahit oldunuz mu? Devleti var eden hukuk 17 yıl önce mi, yoksa bugün mü daha çok yara almıştı? O dönemi yaşayanlar, ellerini vicdanlarına koyup bu soruya cevap versinler.
Kaçınılmaz olarak soracağımız soru belli: İçinden geçtiğimiz ara dönem ne kadar sürecek? 28 Şubat’ın yargılanmaması sizleri yanıltmasın; bu ara dönemin kanun tanımazları mutlaka yargılanacak. Anlı şanlı generalleri yargılayan bu ülke, teslim ettiği emaneti istismar edenleri yargı önüne çıkartmaz mı? Her ara dönem gibi, bugünler de geçici; kimse dokunulmaz değil.