MUBI aralık seçkisinde Cannes’a seçilen ilk Ürdün filmi ‘İnşallah Erkek Olur’, Umut Subaşı’nın bol ödüllü ‘Sanki Her Şey Biraz Felaket’i, Arjantin’i bu yıl Oscar yarışında temsil edecek ‘Kabahatliler’ ve 14 filmlik bir Kung fu seçkisi yer alıyor.

Özlenen, merak edilen, yeniden izlenmek istenen ve ilk kez sinemaseverlerle buluşacak filmlere yer veren MUBI‘nin aralık ayı seçkisinde öne çıkan filmleri derledik.
İnşallah Erkek Olur – Amjad Al Rasheed

Amjad Al Rasheed’in bu ilk uzun metrajı, Cannes’a seçilen ilk Ürdün yapımı oldu ve ülkenin Oscar adayı olarak ilan edildi.
Kadınlarla dolu bir ailede çocukluğu geçen ve kadınların nasıl bir baskı altında olduğunu gözlemlediğini söyleyen Al Rasheed, bu filmi yazarken ‘hayatını ailesine adamış, sonunda kendine bile yabancılaşmasına yol açan bir adamla evli yakın bir akrabasından’ esinlediğini söylüyor.
Ürdün’de yaşayan 30 yaşındaki Nawal, aniden ölen eşinin mirasından hakkını almak için hem aile baskısıyla hem de ataerkil bir sistemle kıyasıya bir mücadeleye girer. Erkek çocuk doğurmanın ayrıcalık olduğu bir toplumda kızını ve evini korumak için her şeyi göze alacaktır.
Nasıl Seks Yapacağız? – Molly Manning Walker

Deneyimli görüntü yönetmeni Molly Manning Walker’ın ilk kez yönetmen koltuğuna oturduğu film, 2023 Cannes’ın Belirli Bir Bakış kategorisindeki ‘En İyi Film’ ödülünün sahibi olurken, Avrupa Film Akademisi ödüllerinde de üç dalda aday gösterildi.
Filmi çekerken, cinsellikte rıza kavramı üzerine halen ne kadar çok yanlış bilginin dolaştığından yola çıktığını söyleyen Walker, özellikle gençler arasında bu konuda şeffaf bir tartışma alanı açmak istediğini vurguluyor. Filmin Cannes gösterimi sonrası, başta Britanya’da olmak üzere yarattığı büyük etki de yönetmenin bu çıkış noktasının önemini doğruluyor.
Üniversite sınavlarının ardından kafalarını dağıtmak çin Yunan adalarına giden üç genç kadını odağa alan film, toplumsal baskı, ilk cinsel deneyim ve gençliğe dair derin gözlemlere sahip.
Sanki Her Şey Biraz Felaket – Umut Subaşı

Dünya prömiyerini Rotterdam Film Festivali’nde yapan Umut Subaşı’nın ilk uzun metrajlı filmi, 30’uncu Adana Altın Koza Film Festivali’nde ‘En İyi Film’, ‘En İyi Yönetmen’, ‘En İyi Senaryo’ ve ‘SİYAD Cüneyt Cebenoyan En İyi Film’ ödülleriyle, Ayvalık Film Festivali’nden ‘Yeni Bir…’ ve 34’üncü Ankara Film Festivali’nden de ‘Mahmut Tali Öngören En İyi İlk Film’ ödülleriyle döndü.
Yeni neslin kaygılarını mizahi bir bakışla keşfe çıkan bu özgün öykü, Türkiye’de özellikle gençlerin yaşadığı köksüzlük, sıkışmışlık ve güvencesizlik hislerine tercüman olurken taze bir sinema dili kuruyor.
Kabahatliler – Rodrigo Moreno

Dünya prömiyerini bu yıl Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde yapan ve soygun filmi türüne taptaze bir dokunuş getiren bu Rodrigo Moreno filmi, ‘Yeni Arjantin Sineması’ olarak adlandırılan akımın en önemli örneklerinden biri olarak görülüyor.
Arjantin’i Oscar yarışında temsil edecek olan film, ince bir mizahla örülü bir sistem eleştirisi sunarken, bir banka soygunuyla hayatları değişen iki iş arkadaşının özgürlük arayışını resmediyor. Katıldığı tüm festivallerde büyük ses getiren, felsefi derinliğiyle benzer soygun filmlerinden ayrılan Kabahatliler, Ayvalık Film Festivali ve Filmekimi gösterimlerinin ardından MUBI seyircisiyle buluşuyor.
Feleğin 36 Çemberinden Geçenler – Lau Kar-leung

Sayısız Hollywood filmine ilham veren ve Kung fu felsefesini kitlelere tanıtan bu efsanevi dövüş sanatları filmi, Çin’in işgali sırasında tüm sevdikleri öldürülen San Te’nin, sığındığı Şaolin Tapınağı’nda yaşadıklarını anlatıyor.
Tarantino’nun ‘Kill Bill’inde de rol alan Gordon Liu’nun başrolde olduğu film, Shaw Brothers seçkisi kapsamında seyirciyle buluşuyor. Bu seçkide, Hong Kong sinemasına damga vurmuş efsanevi Shaw Brothers stüdyosunun imza attığı, koreografileri, mitleri ve kahramanlarıyla özgün bir sinemasal evren yaratan 14 dövüş filmi yer alıyor.
Tanrının Unuttuğu Yer – Hlynur Pálmason

‘Bembeyaz Bir Gün’ ve ‘Nest’ gibi filmleriyle ülkemizde de büyük ilgi uyandıran İzlandalı yönetmen Hlynur Pálmason, üçüncü uzun metrajında, İzlanda’nın benzersiz doğasını fona alarak, 19’uncu yüzyılda bir kilise inşa etmek için bölgeye gelen bir rahibin ruhundaki çalkantıları resmediyor.
İnanç, ölüm, zaman ve ahlak kavramları sorgulayış biçimiyle Ingmar Bergman ve Carl Theodor Dreyer gibi ustaların yapıtlarını akla getiren bu güçlü öykü, 75. Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde dünya prömiyerini yaptı.
Nınjababy – Yngvild Sve Flikke

Norveç asıllı çizer Inga Sætre’nin ‘Fallteknikk’ isimli çizgi romanından uyarlanan bu gençlik öyküsü, Berlin Film Festivali’nin ‘Generation’ bölümünde dünya prömiyerini yaptı.
Astronotluktan çizgi roman sanatçılığına pek çok hayali olan 23 yaşındaki Rakel’in beklenmedik bir hamilelik sonucu hızla büyümek zorunda kalışını anlatan Nınjababy animasyonları, sivri mizahı ve tabuları kıran yaklaşımıyla tüm dünyada dikkat çeken, cesur bir film.
Bir Tuğra Kaftancıoğlu Filmi – Emre Akay, Hasan Yalaz

Film içinde film yapısı ve zihin oyunlarıyla bağımsız sinemamızda eşine az rastlanır bir örnek olan film, sıradan bir oyuncu seçmesi olarak başlayıp giderek neyin gerçek neyin oyun olduğunun izini kaybettiğimiz, kara mizahla örülü bir psikolojik gerilime dönüşüyor.
Emre Akay ile Hasan Yalaz’ın ilk uzun filminde, Tuğra Kaftancıoğlu, Gülüm Baltacıgil ve Mehmet Demirtaş’la birlikte yönetmen Emre Akay da rol alıyor. Büyükada’da metruk bir malikanede küçük bir bütçeyle çekilen film, sette güç ilişkileri üzerine düşündüren kışkırtıcı bir akıl oyunu niteliği taşıyor.
Çöpte Dostoyevski Buldum – Enis Rıza

Bir kağıt toplayıcısı, bir solcu, bir Müslüman, bir baba ve bir sahaf… Hepsi aynı adamda birleşirse ne olur? Belgesel sinemamızın en önemli seslerinden Enis Rıza’nın imzasını taşıyan film, kağıt toplarken bulduğu bir kitabı okumaya karar verip tüm hayatı değişen Oktay’in hikayesini anlatıyor.
Oktay’ın Adana’da daha ilkokul sıralarında su ve simit satarak başlayan hayatı, Dostoyevski ve Camus gibi yazarlara olan tutkusuyla bambaşka bir yola evriliyor, açtığı sahaf dükkanı ünlü yazarların uğrak noktası haline geliyor. Belgesel sinemamızın hazinelerinden olan film, sokakta yanımızdan geçip giden her insanın ne denli fazla hikayeye sahip olduğunu hatırlatıyor.