• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Sahi, 'bu neyin davası'?

10/07/2014 21:14

NURAY MERT sonNURAY MERT

Siyaset bilimci Levent Köker, iki gün önce Taraf gazetesine verdiği röportajda, ‘Başbakan sürekli bir davadan söz ediyor, artık netleşmesi lazım nedir bu dava?’ diye sormuş. Gerçekten de birinin, artık bu soruyu bu açıklıkla sorması gerekiyordu. Evet, artık başta Başbakan Erdoğan olmak üzere AKP’liler ve destekçilerinin sözünü ettiği ‘dava’ üzerine konuşmak gerekiyor.

AKP kurulduğu dönemde kendini merkez sağ siyasetin temsilcisi ve ‘muhafazakar demokrat’ olarak tanımlamıştı…


Söz şereftir

Ben, insanlar kendini nasıl tanımlıyorsa, bunu gerçek olarak kabul etmek gerektiğini, niyet okuması yapmanın adil bir tutum olmadığını düşünen biriyim. Zira bana göre söz şereftir. Dahası, insan kendini nasıl biliyorsa, başkalarını da öyle bilir, bilmelidir.

O nedenle, eski İslamcılar’ın ‘Milli Görüş gömleğini çıkardık’ demelerini kuşkuyla karşılayanlara karşı durdum, AKP’yi bir merkez sağ parti saymamayı niyet okuyuculuğu olarak gördüm, eleştirdim.

İslamcı da olunabilir

Diğer taraftan, insanların illa merkez sağcı, ılımlı İslamcı falan olması gerektiğini düşünen birisi de değildim. Bence, bir insan, bir topluluk İslamcı olabilir, İslam devletini savunabilir.

Dahası demokratik siyaset, İslamcılığın, korkusuzca ve engellenmeden kendi yaklaşımını savunabileceği bir ortam demektir diye düşünürüm. Geçmişte pek çok kez bu görüşlerimi ifade ettim, uzunca bir süre, bu nedenle İslamcıları desteklemekle suçlandım.

Türkiye’de, mevcut siyasi ortam ve yasal çerçeve, başta Milli Görüş olmak üzere İslamcı siyaset geleneğinden gelenlerin, düşüncelerini savunmalarını imkansız kılıyor. Bu nedenle, bu gelenekten gelen siyasetçilerin örtük bir dil kullanmak zorunda olduğunu biliyorum. Bu noktada sorunun, demokratik tartışmanın sınırlarını genişletmek olduğunu düşünenlerdendim, hala öyle düşünüyorum.

Hakkaniyetsiz bir durum

Yakın zamana kadar, böylesi bir değişim imkansızdı, ancak artık olmamalı. İktidar partisi mensupları İslamcı görüşlere sahip olsun veya olmasın, İslamcı görüşlerin açıkça tartışılabileceği yasal düzenlemeleri yapmalıydılar, yapmalılar.

Ancak, bu istikamette davranmak yerine, kendini ‘muhafazakar demokrat’ diye tanımlayıp İslamcı tezlerle yola devam etmeleri, anlaşılabilir ve hakkaniyetli bir durum değil diye düşünüyorum.

Hitler’e atıf bile yaptılar

Bir süredir, AKP’yi destekleyen birçok yayın organı artık açıkça İslamcı tezleri savunduğu gibi, başta Başbakan birçok iktidar partisi mensubu, dava dediğinde ‘ümmet’i ve İslami bir düzeni kastediyor. İktidarı destekleyen yazarlar, bazı küresel cihatçılara övgüler yağdırıyor, Türkiye’nin Sünni dünyanın öncüsü olduğunu/olması gerektiğini ileri süren analizler yapıyor.

Nitekim, Başbakan, cumhurbaşkanlığı seçiminin sadece Türkiye’yi değil, tüm İslam alemini ilgilendirdiğini söyledi. Başdanışmanlarından biri, “Bize 100 yıl önce çizilen sınırlara sığmıyoruz” deyip, Hitler Almanya’sının ‘hayat alanı’ tabirini bile kullandı.

İmaları, örtük mesajları bıraksak artık

Artık şu meseleyi açıklığa kavuştursak… Öncelikle, ‘Yeni Türkiye’ denilen gelecek projesi İslam dinine uygun bir siyasi yapıya dönüşümü içerecek mi? Böylesi bir dönüşüme inananlar, hedefleyenler olabilir, ama oturup bunu açıkça konuşmak gerekmez mi? İmalar, örtük mesajlarla gidilecek yolun sonunun gelmesi gerekmiyor mu?

Sadece yeni bir Cumhurbaşkanı seçmediğimiz doğru, ama yaşadığımız ülkenin geleceği konusunda açık ve samimi bir tartışmayı hak etmiyor muyuz?

‘Ya sev, ya terk et’e doğru

Diğer taraftan, ‘Yeni Türkiye’nin dış siyaseti mevcut sınırları kabul zemininden uzaklaşacak, İslam aleminin önderliği veya Osmanlı mirasının peşine düşmek gibi büyük hedeflere yönelecekse, hepimizden bu davaya asker yazılmamız mı beklenecek?

Nitekim, halihazırda görünürdeki tablo bu. Zaten bu türden bir anlayışın varacağı nokta, yine ‘Ya sev, ya terk et!’ noktası oluyor, iktidarı destekleyen kalemler aşağı yukarı bunu söylüyor.

Mesele başka

‘Dava’ denilen şey, ister ‘millet’, ister ‘milliyet’, ister sosyalizm, ister din/İslam olsun, tüm toplumdan sorgusuz sualsiz sadakat talep eder/ediyor. ‘Dava’ya inanmayanı hain, düşman ilan eder, ediyor.

Mesele, dini bir devlet yönetiminde yaşanmasını öngörmenin ötesinde, bunun dayatılması, topyekun bir seferberliğe çevrilmesi.

İslamcılar, dini devlet fikirlerini demokratik zeminde tartışma imkanı bulamadıkları ölçüde, başka kavramlar, siyasetler ardına saklandılar. Yapacak başka şeyleri yoktu.

Devlet gücü haline gelince

Ama şimdi iktidar pozisyonundan çoğunluk temsilciliği adına gelecek tasavvurlarını ‘milli dava’ diye dayatmaya dönüştürmüş vaziyetteler. Görüşlerini, inançlarını açıkça savunmaları önündeki engellerin mevcut olduğu anti-demokratik bir siyasi yapıdan, devlet gücü haline geldikleri noktada kendi davalarını devlet/millet meselesi haline döndürdükleri bir noktaya geldik.

Geçmişteki Türkiye demokrasiden söz edilemeyecek bir yerdi, gelecekteki Türkiye’nin zaten böyle bir hedefi olmadığı aşikar hale geldi. İşin kötüsü, sonuçta varılacak yer, sadece ve sadece herkesin birbirinden nefret ettiği, birbiriyle kavga ettiği bir ülkeden başka bir şey olmayacak.

Ne hazin bir son!

Kategori:Agora

Tüm yazılar: Nuray Mert

SON HABERLER

Mahkeme İmamoğlu'nun diplomasının iptalinin 'ayrıntılı' izahını istedi

İstanbul İdare Mahkemesi, tutuklu İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının hangi açıdan yokluk ve açık hata hali oluşturduğunu üniversitesinin ‘ayrıntılı olarak’ izah etmesini istedi.

AA: İmamoğlu'nun kayıp telefonu ele geçirildi

Tutuklu İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun olduğu iddia edilen telefon ele geçirildi.

ABD'de hapishaneden kaçan 10 mahkumun altısı hala bulunamadı

ABD’nin Louisiana eyaletinin New Orleans şehrindeki hapishaneden 16 Mayıs’ta kaçan 10 mahkumun altısı hala aranıyor.

Aleviler üzüldüyse Kurtulmuş da üzülmüş

Alevi örgütlerinin özür beklediği Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ‘üzüntülerini’ iletti.

İBB 'yolsuzluk' soruşturması: Zafer Keleş tutuklandı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) odaklı ‘yolsuzluk’ soruşturmasında İBB Spor Kulübü Başkanı Fatih Keleş’in kardeşi Zafer Keleş de tutuklandı.

'Tatava yapma bas geç', ne idi? (I)
İhsanoğlu bir somun ekmekten günde üç öğün konuşulacak malzeme çıkardı

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 758 gündür hapiste

YAZARLAR

Bir uyanışın tarihi: 19 Mayıs

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Elinden çıkanı kulağın duysun

Mustafa Dağıstanlı

Ali Özgentürk için: Böyle mi olmalıydı!

Ayhan Tinin

Çocuk, sınırsızlıkta değil, sınırda büyür

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Yazalım da ne yazalım nasıl yazalım!

Murat Sevinç

Senyör Amicis'in gazına geldim 

Behzat Şahin

Özel, İmamoğlu ve Yavaş'ın 'özenli' açıklamaları üzerine…

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Elif Çakır: 'Allah aşkına neden Türkiye'nin yolsuzluk belası'ndan kurtulması için niye iki çift laf edilmiyor?

Erdal Sağlam: 'Gençlik açısından hiç bu kadar kabus bir dönem yaşanmamıştı' diyebiliriz

Fikret Başkaya: Bizde diplomalılara 'aydın' deniyor…

Mithat Fabian Sözmen: Bir kez daha har vurup harman savrulan bir yaz transfer dönemi izleyeceğiz

Esfender Korkmaz: 2024, Türkiye'de rekor sayıda konkordato başvurusunun yaşandığı bir yıl oldu

Şeref Oğuz: Bodrum'da belediyecilik zor

Nevşin Mengü: Milyonlar harcanan gazeteler okunmuyor, o nedenle kendilerine bir trol ordusu kurmak zorunda kaldılar

Murat Ağırel: Gazetecilere iftiralar atılıyor, itibarsızlaştırma kampanyası büyütülüyor

Özge Güneş: Barınma hakkı ile rant politikaları aynı zeminde ama birbirine zıt yönlerde ilerliyor

Ali Eyüboğlu: Yapay zekanın Eurovision'da üçüncü sıraya yerleştirdiği Avusturya birinci oldu

Murat Belge: Ana muhalefet partisine 'terörist' demenin amacı ne olabilir?

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×