TUĞBA ÖZER
@tugbaaozerr
İstanbul’da Ocak 1996’da görevi başındayken gözaltına alınıp öldürülen Evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe’nin ablası Meryem Göktepe, 79 yaşında yaşamını yitiren oyuncu Fatma Girik’in kardeşinin davasına sunduğu katkıyı anlattı.
Göktepe, Girik’in belediye başkanıyken sendikal mücadeleye verdiği desteğin de tanıkları arasındaydı.
Girik, Göktepe’nin katillerinin yargılandığı davaya ilişkin bazı önemli bilgileri, o dönem sunduğu ‘Söz Fato’da’ programıyla ortaya çıkardı. Meryem Göktepe’ye göre, Girik’in yaptığı yayın davanın kamuoyunda sahiplenilmesi ve geniş kesimlere yayılması açısından çok kıymetliydi.
‘Siz dosya kapatma konusunda mahirmişsiniz’
Göktepe, Girik’in kardeşinin katledilmesine ilişkin katkısını Diken’e anlattı:
“Fatma Girik 90’larda Söz Fato’da isminde bir program yapıyordu. Gizli çekimlerle de destekleniyordu bu program. Girik’in ekibinden birine Taksim İlk Yardım Hastanesi’ndeki polis kulübesi hakkında bir haber ihbarı geliyor. İhbar; orada yapılan görüşmelerle rüşvet karşılığında bir dosyanın kapatıldığı iddiasıyla ilgili.
Girik’in ekibi de rüşvet karşılığı bir şey isteyecekmiş gibi gizli kamerayla görüşmeye gidiyor. Yapılan görüşmede bu işi amiyane tabirle ‘bağlayan’ kişi, bu dosya kapatma işlerini yapanın ne kadar mahir olduğunu anlatmak için diyor ki; ‘Kardeşini Metin Göktepe dava dosyasından çıkarabildi. O dosya da kapanacak zaten.’ Bahsedilen kişi Ahmet Ülger. Ülger, Metin’i gözaltına alan emniyet amiri Mehmet İşbitiren’in kardeşi. Soyadını değiştirmiş. Ülger, Metin’in davasında sanık polislerin avukatlığını yapıyordu.
Daha sonra aynı ekip, Çemberlitaş’ta Ahmet Ülger’le ‘Çorlulu Ali Paşa’ isimli mekanda buluşuyor. Burada Ülger’e, teyit alma amacıyla ‘Siz dosya kapatma konusunda mahirmişsiniz’ deniliyor. O da kabul ederek ‘Çözeriz bu işi de’ yanıtını veriyor. Fatma Girik’in ekibindeki gençler konuyu kendisine anlatınca Girik bizim evimize geldi. Dedi ki; ‘Elimizde bu şekilde görüntüler var. Ben bunları programımda yayınlamak istiyorum. Size de izletmek istiyorum onayınız olsun diye.’ Böyle çok naif ve kibar bir şekilde gelmişti. Bizim için de çok kıymetliydi çünkü zaten Metin’in gözaltına alınmasından dava açılana kadar ilerlemiş bir mücadele süreci vardı.
Bizi montaj odasına götürdü ve görüntüleri izletti. ‘Onaylarsanız davanın görüleceği akşam yayınlayacağım’ dedi ve öyle de yaptı. Duruşmayı izlemek için Afyon’a da geldi.
Program davanın akşamında yayınlandı. Bu görüntüler sayesinde sanıkların avukatının itibarsızlığı ortaya çıktı. Avukat hakkında baro bir soruşturma da başlattı. Şaibeli bir davanın şaibeli avukatıydı onlar. Girik’in yaptığı yayın davanın kamuoyu tarafından sahiplenilmesi açısından çok kıymetliydi. Geniş kesimlere ulaştı.
‘Yayından sonra işine son verildi’
Girik görüntülere ilişkin, ‘Ben bunu gösterirsem kanal yayınlamaz’ demişti. Korsan yayın gibi oldu deyim yerindeyse. Program yayınlandıktan sonra Girik tekrar bizim evimize gelerek işine son verildiğini açıkladı. Bize olayı şöyle anlatmıştı… ‘Uğur Dündar beni çağırdı. Bu program senin işin değil, bu gazetecilik işi. Senin görevin insanların yüzüne tükürmek’ dedi. Biz işine son verildiği için çok üzüldük ancak o bizi teselli ederek, ‘Hiç üzülmeyin, ben davada bir yardımım olduğu için mutluyum’ dedi. İşini son verildikten sonra da kendisiyle birkaç kez görüştük.”
Emekten yana tavır koydu
Meryem Göktepe’nin Fatma Girik’le yolunun kesişmesi aslında daha öncesine dayanıyor.
Girik, 1989 yerel seçimlerinde Sosyal Demokrat Halkçı Parti’den (SHP) Şişli ilçesine belediye başkanı seçilmişti.
Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası’nın (TÜM BEL-SEN) kuruluşunda yer alan Meryem Göktepe, Girik’in belediye başkanı olduğu dönemde sendikal mücadeleye verdiği desteğe de tanık oldu.
Göktepe, o döneme tanıklığını ise şöyle anlattı: “‘Kamu emekçileri toplu sözleşme yapamaz’ denilen bir dönemdi. O dönem TÜM BEL-SEN kurulmuştu ve belediye memurlarının ilk sendikasıydı. Şu anda KESK’e bağlı ama o zaman KESK henüz kurulmamıştı, TÜM BEL-SEN vardı. Sendika toplu iş sözleşmesini ilk olarak Gaziantep Belediyesi’yle imzalamıştı. İkincisi de Fatma Girik’in başkanı olduğu Şişli Belediyesi’ydi. Ben o zaman memurdum ve sendikanın kuruluş aşamasından beri içerisindeydim. Daha sonra Şişli Belediyesi’yle yapılan sözleşmeye itiraz edildi ve mahkemede gidildi. Fatma Girik sözleşmeyi imzaladığı için üç yıl kadar bir cezayla yargılandı. Artık belediye başkanı olmadığı sırada mahkemede şöyle demişti: ‘Şu an belediye başkanı olsam sözleşmeye yine imza atardım.’ Mahkemede ben de vardım. Emekten yana tavır koydu. Süreç Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) kadar taşındı ve AİHM toplu iş sözleşmesi yapabileceğimize hükmederek sendikamıza tazminat ödenmesine karar verdi. Böyle bir sürece de hizmet etmiş oldu kendisi.”