‘Bağımsız Kürdistan’lardan yola çıkıp, 40 yılda ‘Federasyonlara’, ‘Demokratik Cumhuriyetlere’, ‘Demokratik Konfederalizme’, ‘Demokratik Ekolojik Topluma’, ‘Demokratik Özerklik’ e ve ‘Özyönetim’e uğrayıp yine kürkçü dükkânına döndüler. Evet, yeniden Kürdistan…
Üstelik bu ilan bir PKK yöneticisine değil, hafta sonu Doğunun Samsun’una çıkıp ‘Ortadoğu’da bir yıldız gibi parlayan’, partinin yasal kanadı HDP Eş Başkanına ait.
*
Gerçi muhatabımız, “Biz bunun kararını verdik” diyerek açıkça “bizim irademiz sormasak da halkın iradesidir” diyor aman yine teklif edelim: Hadi bakalım isterseniz gelin Kürt halkına soralım bir PKK devletinde mi yaşamak istiyorlar yoksa Türkiye Cumhuriyeti’nde mi?
En trajik olanı ise, Demirtaş’ın doğmamış Kürdistan’ına manda donu dikmesi. “Batı da buna katılmalı ve bunun kararını vermeli” çağrısıyla Demirtaş hareketini, dünyanın ilk ‘uluslararası ulusal kurtuluş mücadelesi’ olarak tarihe yazdı.
Demirtaş’ın Ankara hükümetinin güçlerine yakalanmadan köhne bir uçakla ulaştığı kongre, direnen yoldaşlara selam verilip ‘şehitlere’ saygı duyulduktan sonra, hayırlara vesile olması dualarıyla son boldu.
“HDP Türkiye partisi olur mu” diye kafa yoranlar, HDP’nin Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bölgesinin partisi olduğuna eminler mi sizce?