Mönü Türk Mutfağı’nı yansıtırdı. Şehriyeli pilavla servis edilen kuzu incik, enginar dolması, kremalı mercimek çorbası, su böreği, sütlü tatlılar… Hepsi parmakları yedirtecek kadar lezzetliydi. Hele patlıcanlı pilavı dillere destandı. Müşteriler gitmeden önce telefonla ayırtırdı.
Ben bu lokantayla ilk gençlik yıllarımda tanıştım. Babam öğle yemeğinde bir arkadaşıyla buluşacaktı. Ben de peşlerine takıldım. En şık kıyafetimi giydiğimi ve saçımı biryantinle taradığımı hatırlıyorum. Ne yediğim aklımda kalmamış. Babam arkadaşıyla rakısını yudumlarken ben manzaraya dalıp gidiyordum.
Bir kere de sonraki yıllarda gittim. Lezzetli bir lüfer ve kazandibi ile damağımı şenlendirdim. Bu kez ben de bir-iki duble içecek yaştaydım.
Liman Lokantası, 1994’te kapılarını kapattı. Bazı girişimciler yeni denemeler yapsalar da mekânın eski havasını yakalayamadılar.
Galataport, işte böylesine önemli bir simgeyi, İstanbul görüntüsünden silip attı. Hem de İstanbul’u korumakla görevli olan ‘Koruma Kurulu’nun onayıyla.