Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, yanına Maliye Bakanı Mehmet Şimşek‘i de alarak “Orta Vadeli Programı” açıkladı.
Türkiye’nin gündemi çok sık değişiyor.
Daha Dilan ve Engin Polat çiftinin neden ve nasıl tahliye edildiğini bile anlayamadan, talihsiz minik Narin için önce meraklandık, sonra ağladık. Kılıç çatan teğmenler, cihat meydanı boş kalmasın diye kurulduğu iddia edilen imam hatipler gibi konularla meşgul olurken kimse programa takılmadı.
Doğal olarak bunlara takılmıyoruz çünkü her şeyden önce bu heyecanlı bir konu değil.
Kahvede, lokantada, akşam TV izlerken evde bunun üzerine konuşmanın bir heyecanı yok.
Biz milletçe duygulara hitap eden konuları daha çok seviyoruz.
Sinirlenmek, heyecanlanmak, coşmak, gerekirse slogan atmak bizi daha çok eğlendiriyor.
Tabii bir de “program” yapmak konusunda çok başarılı da değiliz.
Yaptığımız programlar genellikle tutmaz.
Özellikle de siyasi ve ekonomik alanda önümüze sunulan hiçbir programın tutmadığını biliriz, yenisinin açıklanması da bu nedenle pek ilgimizi çekmez.
Nitekim yeni program, bir önceki programda ilan edilen hedeflerin hepsini revize etti.
Ve biliyoruz ki bu programdaki hedefleri de tutturamayacaklar, gelecek yıl bu vakitlerde yeni program açıklanacak bir de bakacağız ki bu programdaki hedefler de revize edilmiş.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Orta Vadeli Program’a güvenimiz ve desteğimiz tamdır” sözlerini de düşündürücü buldum.
Erdoğan sanki bütün bunlardan tek başına sorumlu değilmiş de başkaları sorumluymuş ama yine de tam olarak destek veriyormuş gibi konuşuyor.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen sistemde yürütmenin başı da sonu da Cumhurbaşkanı.
Bu nedenle Orta Vadeli Program da doğrudan doğruya Erdoğan’a ait bir program.
İnsanın kendi programına desteğinin tam olduğunu açıklaması bir tek bana mı tuhaf geliyor, anlayamadım.
Yoksa bu ekonomideki başarısızlıkların suçunu başkalarına atmak amacıyla girişilmiş bir algı oyunu mu?
“Cumhurbaşkanı ne istedilerse verdi, her türlü desteği sağladı ama bak Cevdet Bey ile Mehmet Bey bu işi kıvıramadılar, ne yapsın adamcağız” diye düşünmemizi mi istiyor?