Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, FETÖ ve FETÖ soruşturmalarıyla ilgili bir gün bir kitap yazabileceğini söyledi. “Şu an bildiklerimi söyleyemeyeceğim ama günü geldiğinde belki kitaba yazabilirim. Çünkü her bildiğinizi her zaman söyleyemeyebilirsiniz” dedi.
Bizim siyasal ve sosyal hayatımızda böyle bir şey var: “Bildiklerimi bir söylesem yer yerinden oynar” gibi cümlelerle de desteklenen bir önemsenme isteği.
Cumhurbaşkanı’nınki elbette böyle değildir. Çünkü o başından beri her şeyin içinde, başında yer aldı, birinci elden bilgilere sahip. “Ne istedilerse” veren de kendisi, kumpas davalarının Fetullahçı savcılarına kol kanat geren, zırhlı arabasını veren ve bu davaların “fahri savcılığını” üstlenen de kendisi.
“Gel bitsin bu hasret” diye kollarını Fetullah Gülen’e açan da oydu, hatırlarsınız. Onun için eminim çok şey biliyordur.
Ama “Bildiğinizi her zaman söyleyemeyebilirsiniz” diyor ki bunu Cumhurbaşkanlığı makamı gerekleriyle bağdaştırmakta güçlük çekiyorum. Bu ülkenin en üst makamındaki insan bildiklerini açıklamaya neden çekinsin? Bildiklerini şimdi söylemeli ki Fetullahçı çeteyi çökertme mücadelesindeki savcı ve emniyet güçleri nereye, hangi taşın altına bakacaklarını bilsinler.
Yoksa bunun nedeni “bazı arkadaşlarını” koruma kaygısı mı? Eğer koruma kaygısı geçerliyse “Buna değdi, buna değmedi” demeden binlerce insan işinden atılmışken “bazı arkadaşları” korumak adil bir tutum olabilir mi?