Baudelaire, insan ruhuna musallat olan mutsuzluğun, başka şeylerden değil, kendisinden kaynaklandığını düşünürdü.
“Nerede olursa olsun, yeter ki bu dünyanın dışında olsun” derken yeryüzünde olmanın insana vereceği acıya işaret ediyordu.
Acaba “içimizdeki Asgardiyalılar” kendilerine bu sözü mü motto bellemişlerdi?
Haksız da sayılmayabilirler.
Türkiye’de yaşamanın insana acı veren yönlerinin varlığını tartışmak bile yersiz.
İşlemedikleri suç iddiaları nedeniyle şu anda hapishanede olan gazeteci arkadaşlarım, meslektaşlarım var.
Onlar içerideyken, dışarıda olmak, bu gerçekliğin büsbütün dışına çıkabilme olanağını da vermiyor insana.
Moralinizi bozmak istemem ama Türkiye’de 16 milyon insan “yoksulluk sınırının altında” yaşıyor.
Onlarla günlük hayatımızda bir şeyleri paylaşmıyor olmamız, yok oldukları anlamına gelmiyor.
Aynı şehirlerde yaşadığımız, her şeylerini kaybetmiş Suriyeli göçmenleri, onların geleceğe dair ümitleri olmayan çocuklarını yok sayarak mutlu olabilir miyiz?
Çalışma yaşına gelmiş 7 milyon vatandaşımız işsiz. Bir iş bulabilme ümitlerini kaybedenlerin sayısı da her geçen gün artıyor.
Mutsuzluğumuza gerekçe yaratabilecek o kadar çok konu var ki tek tek burada sayabilmeme olanak yok.
Acaba 43 bin Türk, bundan kaçabilmek için mi Asgardiya’ya gitmek istiyor?