Aslında anayasaya ve kıyı yasasına göre, bütün kıyılar/koylar ve plajlar halkın kullanımına açık olmalıdır. Bu yasal gereklilik hayatın gerçekliğinde farklılaşıyor. Yasalarda yazılanlarla hayatta karşılaşılanlar, çoğunlukla birbirine uymuyor. Bazı yerlerde bakanlıklar ve bağlı kuruluşlar, bazı yerlerde de belediyeler eliyle kıyılar özel işletmelere veriliyor. Bu işletmelerin talep ettikleri yüksek bedelleri, dar gelirli vatandaşın karşılaması çoğunlukla mümkün olmuyor. Sonuçta olan yine dar gelirli yurttaşımıza oluyor!
Ege’nin kıyı insanları, yine farklılıklarını gösterip kıyı işgallerine karşı harekete geçiyorlar. Mevsim başında, kıyıların ticarileştirilmesine karşı,19 farklı çevre derneği ve platform bir araya gelerek Kıyı Hareketleri Dayanışma Ağı’nı (KIYIDA) kurdu. KIYIDA bileşenleri, aynı gün 17 farklı yerleşim yerinde eylem yaptılar. Halkın kıyılardan ve plajlardan özgürce/hakça yararlanabilmesi için; kamu kurumlarının/belediyelerin gerekli düzenlemeleri yapmasını ve hizmetleri vermesini istediler.
Bu gayet haklı ve masum taleplerin gerçekleştirilmesinin yolu, kamusal ve halkçı hizmet anlayışından geçmektedir. Plajları şezlong ve şemsiyecilerin işgaline bırakmak haksızlıktır ve kolaycılıktır. Hele milli park gibi kamu alanlarını özel işletmecilere terk etmek ve astronomik fiyatlarla karşılaşan vatandaşı buralara giremez, buralardan yararlanamaz hale getirmek, adaletli bir yol olamaz. Günümüzün ağır ve zorlu ekonomik koşullarında, vatandaşa verilecek hizmetler kamusal işletmecilik yaklaşımıyla ve kamucu hizmet anlayışıyla kotarılmalıdır.
Kıyılara, çevreye ve doğaya sahip çıkma konularında, en temel yaklaşımın halkçı bakış ve tutum olacağını düşünüyoruz. Kamusal kurumlar ve yöneticiler, yerel yönetimler, böylesi bir anlayışı kendilerine rehber edinmelidir. Halkçı ve halktan yana bir tavır, toplumsal yaşamın ve yönetim anlayışının temel ilkesidir. Yalnızca parası olana değil, ayrımsız herkese adil, eşit ve hakça hizmet götürülmelidir.