Maalesef Müslüman toplumlar, despotik yönetimlerin kalıntılarından henüz kurtulabilmiş değil. Elbette zaman zaman hukuk ve demokrasi girişimleri olmuş, ancak her seferinde akamete uğramıştır.
Bu açıdan bakıldığında Müslüman ülkelerin yaşadığı tecrübeler bağlamında, en dikkate değer ve hatta en başarılı ülke Türkiye’dir. Çok istenilen düzeyde olmasa da diğer Müslüman ülkelere nazaran, modernleşme ile erken tanışan Türkiye, ciddi bir demokrasi müktesebatı kazanmış ve önemli bir mesafe kaydetmiştir.
Ancak alınan bütün bu mesafelere rağmen, henüz gerçek manada bir hukuk devleti olmayı başaramamıştır. Çünkü Türkiye’nin hem geleneksel İslam kültüründen devraldığı kutsal miras hem de Cumhuriyet’in kuruluş ideolojisiyle oluşan otokrat bagaj, evrensel normlara dayalı bir hukuk devletinin oluşmasında önemli bir engel teşkil etmektedir.
Bu yüzden, mevcut anayasanın bile uygulanmadığı 21. Yüzyıl Türkiye’sinde hala yeni anayasa yapma tartışmalarını yaşıyoruz. Aslında söylem düzeyinde hemen bütün siyasal aktörler ‘yasaklardan arındırılmış’ bir anayasa talep ediyor ama kimse özgürlükçü bir anayasa için öncelikle evrensel hukuk normlarına ayarlı bir zihniyet değişimine ihtiyaç olduğunu görmüyor ya da görmek istemiyor. Çünkü ülkedeki bütün siyasi aktörlerin, ideolojik mahallelerin zihin dünyaları otokrat ve kutsal devlet ideolojisinden arındırılabilmiş değil.