Özellikle son yıllarda siyasette muarızlarını itham eden, ihanetle ve terör yandaşlığı ile suçlayan dil yüzünden toplumsal kutuplaşma derinleşiyor, insanlar birbirine tahammülsüz ve adeta çatışmaya hazır hale geliyorlar. Bu yüzden de yıllardır çözülemeyen Kürt sorununu, Alevilerin taleplerini tartışamıyoruz, gelir adaletsizliğinin artmasını, özgürlüklerin kalitesinin azalmasını ve hukuksuzluğun derinleşmesini sadece uzaktan seyrediyoruz.
Halihazırda ‘ehvenişer bir demokrasi‘ görüntüsü vermemize rağmen, aslında hâlâ demokratik değerleri içselleştirme anlamında bir arpa boyu mesafe alabilmiş değiliz. Hala iktidar katında ve yargısal kurumlarımızda herkesin eşitliğini sindiremeyen, imtiyaz ve kayırmacılığa dayalı ve adalet duygusunun güçlü olmadığı bir zihniyet dünyasına mahkum durumdayız. Bugün geldiğimiz noktada meselenin özü şudur; eğer siyasi alanda ‘biz ve ötekiler’ diye bir bölünme tarifi yapmaya devam edersek toplumdaki ayrımcılığın önüne geçmemiz imkansız hale gelebilir ve asla birbirimize tahammül edemeyiz.