Siyasal iktidarın medya ile kavgasındaki şiddetin artarak devam ettiği 2009 yılına bir de AB İlerleme Raporu üzerinden bakmak istedim. AB İlerleme Raporu, 2009 yılı ifade özgürlüğü durumunu şöyle resmediyor:
”Sonuç olarak, Türk kamuoyunda, geleneksel olarak hassas kabul edilen konular da dahil olmak üzere, serbest ve açık tartışmalar artmaktadır. Artık, Türk Ceza Kanunu’nun 301’inci maddesi ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasına yönelik olarak sistematik bir şekilde uygulanmamaktadır. Ancak, Türk Ceza Kanunu’nun diğer birtakım maddelerine dayanan kovuşturma ve mahkûmiyetler mevcuttur. Türk hukuku, AİHS ve AİHM içtihatlarıyla uyumlu bir ifade özgürlüğü için yeterli güvenceyi sağlamamaktadır. Medya üzerindeki siyasi baskı ve hukuki belirsizlikler uygulamada basın özgürlüğünü etkilemektedir.”
AB İlerleme Raporu, 15 yıl önce “Türk hukuku, AİHS ve AİHM içtihatlarıyla uyumlu bir ifade özgürlüğü için yeterli güvenceyi sağlamamaktadır” saptamasını yapıyordu. Daha atılacak adımlar olduğunu hatırlatıyor ama “hassas konular da dahil olmak üzere her konuda serbest ve açık tartışmaların” arttığını da vurguluyordu. Henüz yetersiz de olsa olumlu gelişmeler olduğu görülüyordu. Bir ümit vardı.
Sadece 15 yıl sonra, 2024 yılında ise artık Anayasa askıda. Anayasa ve Anayasa Mahkemesi, Yargıtay “mahkeme üyeleri” tarafından yok sayılmakta… Hâkim ve Savcılar kurulu da anayasayı yok sayan “hakimleri” Yargıtay üyeliğine terfi ettirmekte. Yargının hukuka ihanetini konusunda çok yol alındığı ortada. İnanılmaz bir gerileme dönemi bu dönem. Çok yavaş ilerleyip, çok hızlı geriye dönebildiğimizi bu 15 yıllık kıyaslama açıkça gösteriyor.