Suriye’de yaşanan durumu açgözlüce kendi lehine kullanan, “Rojava devrimini” Türkiye’nin Güneydoğusu’na doğru genişletmeye çalışan PKK ve HDP’nin gerçekten devlet kurma niyetinde olduğundan da tam emin değilim.
Çünkü aslında 6-7 Ekim’de KCK ve Demirtaş’ın çağrısı ile, 7 Haziran’dan sonra, özellikle 22 Temmuz’da başlayan terör, daha çok Türkiye’nin devlet olarak refleks gösteremeyeceği varsayımına dayanıyordu. Tabii bu kargaşadan, Suriye’de olduğu gibi bir Kürdistan değil, bir PKK derebeyliği çıkarma açgözlülüğü söz konusu. Ama PKK’ya destek, cesaret, medya gücü ve silah sağlayanlar için asıl hedef, Türkiye’nin, onu oyundan düşürecek denli karışmasıydı.
PKK, bunu yapabilme gücünün olduğuna garanti vererek bu ihaleyi almıştı ama zamanında teslim edemedi.
Demirtaş’ın son Rusya gezisi de yeni hami bulma çabası olarak görülüyor. Çünkü AK Parti=DAEŞ formülünün miadı doldu. Konjonktür değişti.
Şimdi, bağımsız devlet söylemi ile bu başarısızlık kamufle edilmeye ve kendilerini terk eden Kürtler ırk asabiyesi ile geri döndürülmeye çalışılıyor. Bu arada DTK bildirisindeki Avrupa özerklik şartı gibi ehven unsurlarla aynı anda iki keskin uca dönebilme esnekliği yine ihmal edilmemiş.