İstanbul’un gündelik yaşantısındaki bir edep, bir üslup, bir maneviyat eksikliği. Lakin siz bunu dini ritüeller filan olarak anlamayın. Kastım bu değil. Hayatımızın toplamına yayılan bir vakıf kültürü eksikliğinden söz ediyorum. Herkes çok benci oldu bu şehirde. Biraz da senci olmak lazım. Çünkü benlik arttıkça tatminsizlik ve tüketim artıyor. Tabii talan da. Kentsel dönüşümden ziyade ben’sel dönüşüm oldu bizimkisi.
Şunun da altını çizeyim bu vesileyle: Din kültürü kamusal alanda görünür olmaya başladıkça tevazu azaldı, riya ve gösteriş arttı. Bu da dinin maneviyatını yani iç yüzünü örttükçe bize kalan görünüşten ibaret yanı oldu. Yani dini kültür sosyolojik olarak yaygınlaştıkça dünyevileşti ve kalbi zevkten uzaklaştırdı. Huşudan, edepten, estetikten uzaklaştıkça hikmetten, irfandan ve mayamızın sırrından da uzağa düştük.