MELDA ONUR
Yılın bazı günleri elektriklidir. Bunu astrolojiye bağlamak da mümkün. Ben inanırım, ama inanmayanları da düşünerek bu konuya girmeyelim; 20 Temmuz takvim yaprağının hatırlattıklarına ve hatırlatacaklarına bakalım:
Türkiye toprakları ve bulunduğu yakın coğrafya için hiç kuşkusuz siyasi olarak 20 Temmuz tarihine Türkiye’nin Kıbrıs Adasına müdahalesi ve bunu takiben KKTC’nin kuruluşu damgasını vurmuştur. 1974 yılından bugüne her 20 Temmuz’da zafer kutlamaları yapılır; ancak Kıbrıs adasını fiilen ortadan bölen sınırın kuzey ve güneyinde saflaşmış ada halklarının, hâlâ diken üstünde yaşadığı gerçeğinden de kaçamayız.
Yüzlerce gerekçe sayabileceğimiz 1960’lı yıllarda adada yaşanan sorunlar, siyasi kavgalar, çatışmalar, kanlı suikastlar, eylemler, Türkiye’nin adaya müdahalesi, bölünme, uzun müzakere süreçleri, BM imzalı planlar, Kıbrıs Rum Kesimi’nin AB’ye üyeliği, herkesi hayrete düşüren referandum sonuçları, KKTC iç siyaseti ve Türkiye ilişkilerinden doğan sancılar vs. ile geçen sert fırtınaların ardından bugün ‘iklim değişti, Akdeniz oldu’ gibi.
Hadi gülümseyin
“Müzakere masasında oturanlar düşman değil, gelecekte ortak gelecek üreteceğimiz ortağımızdır” diyen biri var. Hadi gülümseyin.
Seçilir seçilmez ‘yavru vatan‘ın yerine ‘kardeş vatan‘ ifadesini kullanıp, Beştepe’nin tepkisini çeken KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın sözleri bunlar. Kıbrıs Rum Kesimi Cumhurbaşkanı’yla sıklıkla biraraya gelen Akıncı, AB üyesi birleşmiş Kıbrıs’tan umutlu. Ama benim konum Kıbrıs değil… Kuzey Kıbrıs’ın o hiç bozulmamış silüeti, tertemiz toprakları, dokusunun da korunması dileklerimle dikkatlerinizi bir başka kıtaya çevirmek istiyorum.
Kolombiya’da çözüme doğru
20 Temmuz, bir Güney Amerika ülkesi olan Kolombiya için çok önemli bir tarih Ulusal Bağımsızlık Günü. Bağımsızlığın 205’inci yılını kutlayacak. Ama 20 Temmuz 2015’in başka bir anlamı var. Kolombiya Hükümeti ile Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) arasında barışa doğru yeni bir evreye giriliyor. 2012 yılından beri süren ateşkes ve görüşmeleri sürecinde bu kez umutlar büyük. Ben demiyorum, Kolombiya gazetesi El Tiempo’nın yazarı Marisol Gomez Girardo bu umutları taşıyan bir makale kaleme almış.
Kolombiya’da, dünyanın birçok noktasında rastladığımız türden tipik bir çatışma süreci yaşanıyor. Özetle, ülkedeki elitlerle köylüler arasında toprak anlaşmazlıklarından doğan sınıf çatışmaları, devletin silahlı kuvvetlerine karşı başkaldıran milislerin kendi silahlı güçlerini kurmaları ve ABD’nin de parmağını sokmasıyla neredeyse bir iç savaşa dönüşür.
Yerelde kurulan silahlı örgütlerin içinde FARC, binlerce kişinin katılımıyla en büyük sol örgüt olur. FARC 1964’ten beri Kolombiya Devleti’yle çatışıyor. Çatışmanın ana ekseninde toprağın yeniden dağıtımı kavgası var. Verilen ama tutulmayan sözler, seçilmiş milletvekillerinin tutuklanması, güçlü toprak sahiplerinin devlet tarafından kollanması, anti-sol iktidarlar, paramiliter örgütlerin katliamları ve tabii faili meçhuller… Sonuç 1958-2013 arasında 220 bin kişinin ölümü.
FARC’ın talepleri, hükümetin söylemi
2012 Haziranı’nda Kolombiya Kongresi, solcu gerilla gruplarıyla hükümet arasındaki barış görüşmelerini kurala bağlayan bir yasayı onayladı. Aynı yılın Eylül ayında da FARC ve hükümet, barış masasına oturacaklarını açıkladı. O günden bu güne görüşmeler sürse de tam bir saldırmasızlık olamadı. 20 Temmuz bu konuda önemli bir tarih. Kolombiya’nın Ulusal bağımsızlık Günü’ne denk getirilmesi de anlamlı.
FARC çözüm sürecinde öncelikle hapisteki arkadaşlarının serbest bırakılmasını istiyor. Ve tabii bunca yıllık mücadelenin amacı olan toprak reformu yapılması kırmızı çizgisi. Kolombiya hükümeti bu konuda olumlu adım attı.
Hakikatleri araştırma komisyonunun kurulması talebi
Tüm çözüm süreçlerinde olan hakikatleri araştırma komisyonunun kurulması bir diğer talep. Temel hak ve özgürlükleri garanti altına alan yeni bir Anayasa isteniyor. Bir de ücretsiz sağlık ve eğitim istiyorlar. FARC’ın bu yöndeki talepleri de, 2008’de ölen kurucuları Tirofijo lakaplı Manuel Marulanda’nın “Uğruna bunca yıl savaştığımız barış, bu ülkedeki devasa eşitsizlikleri ortadan kaldıracak barıştır” sözünü yaşatıyor. Tirofijo’yu “Attığını vuran, tam isabet ettiren, tuttuğunu koparan” diye çevirmek mümkün.
Öte yandan Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos’un yaklaşımı da önemli. Kolombiyalılarla birlikte barış yürüyüşüne katılmaktan tutun, silah bırakan bazı örgüt üyeleriyle diyalog kurdu. Son hamlesi ise çok dikkat çekici: 16 Temmuz günü Kolombiya gazetelerinde yer bulan sözlerine göre, FARC gerillalarının, ‘çeteciler, uyuşturucu kaçakçıları veya teröristler‘ olarak adlandırılmamasını, yalnızca ‘FARC’lılar‘ olarak adlandırılmasını istemiş. Başkana göre konuşma tonunu alçaltmak, dildeki ifadeleri de yumuşatmak gerekiyor.
Silahını rüzgarla doldur küçük asker
Geçen hafta Medellin şehrinde yapılan 2’nci Barış ve Uzlaşma Konulu Dünya Şiir Festivali’ne hem hükümet tarafının hem de FARC tarafının temsilcileri birer mesaj göndererek selamlama yapmışlar. Hükümet sözcüsü Humberto de la Calle’nin mesajında, erken yaşta hayata veda eden Kolombiyalı şair Gonzolo Arango’nun şiirinden de alıntı yapılmış:
Soldadito, soldadito / Küçük asker, küçük asker
Carga tu fusil de viento / Tüfeğini rüzgarla doldur
Y dispara contra el cielo / Ve gökyüzüne ateş et
Para que caiga la lluvia / Yağmur yağsın diye
Evet Kolombiya, çekilen onca acının ardından 20 Temmuz sonrası barış için önemli bir hamle bekliyor. Ama Girardo’nun ifadesiyle önümüzdeki dört ay zor geçecek.
Güç olsun, geç olmasın
Konu ölümlere neden olan çatışmalarsa, “Geç olsun güç olmasın” yerine, “Güç olsun geç olmasın” demek daha doğru. Zira kolayı yok, ama her gecikme yeni hayatları karartıyor. Dünyanın dört bir yanındaki çatışma çözümlerini ve barış süreçlerini inceleyen Demokratik Gelişim Enstitüsü (DPI) ve farklı partilerin milletvekilleriyle İrlanda’daki Birleşik Krallık ve IRA arasındaki süreci tanıma imkanı bulmuştuk. Silahların gömülmesiyle başlayan süreç asında hiç de kolay yürümemiş.
Kolay değil, zira duvarlarla ayırmışlar şehri. Hala gergin iki toplum var. Yine geçtiğimiz günlerde, DPI ile Filipinler devletiyle Özerk Mindanao Bölgesindeki Moro İslami Kurtuluş Cephesi (MILF) arasındaki, artık neredeyse sonlanmaya gelmiş barış sürecini inceleme imkanı bulduk. Orada da zorlu bir süreç işliyor, üstelik de hala yerel çetelerin şiddet ve adam kaçırma faaliyetleri sürüyor. Ama ordu “Paradigma değişimi yaptık” ifadesiyle çözüm sürecinin bir parçası olmuş.
DPI, kendisini bu süreçlere adamış bir kurum. Danışma Kurulu’nda dünyadaki çatışmaları incelemiş ve çözüm süreçlerinde aktif rol almış isimler bulunuyor. Güney Afrika’dan, Azerbaycan-Ermenistan’a, taraflarla bir ağları, bağlantıları var. DPI, önümüzdeki aylarda Kolombiya sürecini de incelemeyi hedefliyor. Kolombiya’dan Kıbrıs’a dönersek, DPI’ın kurucusu ve Danışma Kurulu Üyesi Sir Kieran Prendergast UNDPA’nın (BM Siyasi İşler Bölümü) başındayken Kıbrıs’taki müzakereleri Kofi Annan’la birlikte yürütüyordu.
Dünyada pek çok çatışma, pek çok çözüm ve barış süreci var. Her birinin farklı ama benzerlikleri, bize öğretecekleri, bizim öğreteceklerimiz var. Bu süreçlerin tanıkları, çalışanları, DPI gibi kurumsal takipçileri var. Bizde de güç olsun ama geç olması dediğimiz bir süreç için acaba ne kadar samimi istek var?