Yok, bana inanmayın! Kendiniz yakından bakın, soruşturun, inceleyin Fındıklı’nın hikâyesini.
Kapısı olmayan, randevu sistemiyle çalışmayan, makamı yok sayan bir anlayışla halkın olanı halka vermeye çalışanların neler yapabildiğini görün. Borçlu alınan bir belediyede şeffaflıkla sağlanan mali disipline, belediye başkanının zaman zaman gönüllü belediye işçisi olarak çalışmasına bakın.
Bakarsanız; dayanışmanın (MECİ) nelere kadir olduğunu, “Fareler bile geçerken korkardı” denilen sokakların nasıl imrenilesi mekânlarla kamusal alanlara dönüştüğünü, festivallerle bilimin-kültürün-sanatın filizlenişini, kadınlara açılan alanları, Çocuk Hakları Merkezi’ni ve 3-6 yaş aralığındaki çocukların çok dilli okul kapsamında kreşte İngilizce, Almanca, Rusçave Lazca öğrendiğini görürsünüz.
Orada yapılanların listesi çok daha uzun, ama en iyisi bir fırsat yaratıp Fındıklı’ya gidin. Yerel seçimlere yalnızca buzdağına yönelmiş bir Titanik’le ilerlenmediğini, o yolda seyreden cankurtaran filikaları da olduğunu göreceksiniz!