Siyaset insanlar kavga etmesin diye var. AK Parti otoriterliği kitlesel bir mağduriyet yaratıyor. Olabilir. Siyaset kurumu ve toplum bunu dillendirir, basın yazar, yargı yargılar.
Esas sorun AK Parti’nin mağduriyet yaratması değil, mağduriyetin dillendirilip siyasete ve yargıya intikalini imkânsızlaştırması.
Basın kontrol altında. “Benim bebişlerime beyefendi isim verdi” diyenlerin, bir telefonla muhalafet partisi liderini sansürleyen gazete ve haber kanalı yöneticilerinin işini hâlâ güçlenerek koruduğu bir Türkiye’de yaşıyoruz.
Kaybetme olasılığını hesaba katmadan yapılan bir iktidar mücadelesiyle karşı karşıyayız. “Kaybetsek ne olur, dört sene dinleniriz geçer” denilemeyen bir duruma geldik. “Kaybedersek biteriz, o zaman bitirelim biz bitmeden” mantığıyla hareket ediliyor. Bu, diktatörlerin akıl yürütmesidir: Benden sonra zaten tufan!
Zincirleme bir trafik kazasının hemen öncesindeymişçesine yaşıyoruz. Yardım etmek için duranların dahi canını alan o korkunç kazalardan birine doğru tüm hızla gidiyoruz. Tek iyi haber, genel seçim gibi algılanacak bir yerel seçimin arefesinde olmamız. Seçime de şaibe karışırsa gerisi gerçekten tufan…