• ROTA
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Klişe ölüdür, öldürür

08/05/2022 11:00


MUSTAFA ALP DAĞISTANLI

[email protected]

@MAlpDagistanli

HDP’nin bayram mesajı: Yaşamı bayram tadında inşa etmeye gücümüz var.

Bir gazete başlığı: MHP’den şölen tadında bayramlaşma.


Bir siyasetçi sızlanışı: Milyonlara şeker tadında bayram hayal oldu.

Bir diyetisyen tavsiyesi: Şeker tadında bayram için beslenme tüyoları.

Bir tv kanalı duyurusu: Şiir tadında Ramazan sohbeti.

Sanmayınız ki bayramdaaan bayrama kullanılıyor bu ‘tadında’ klişesi, işte zamana yayılmış birkaç örnek:

Karnaval tadında klip, şeker tadında indirimler, belgesel tadında görüntüler, masal tadında hafta sonu, sonbahar tadında makarna, gelinin halası tadında, Çernobil tadında çevre felaketi…

Twitter’ı kolaçan ettik, acaba ne cevherler var diye. Ivır zıvır ‘tadında’ların yanında büyük bir mesaj kütlesi şöyle:

Sevgili tadında güzel vakitler geçirmek istermisiniz?

Eve otele geliyorum … sevgili tadında … ücret elden.

Bir aşkta ‘sevgili tadında ücretli’ ilişki nasıl olamazsa, iyi bir yazıda da klişe olamaz. Klişe, tam da bu ‘tadında’ klişesinin kullanımlarında gördüğümüz şeydir: orijinal değildir, gerçek değildir, güzel değildir, anlamlı değildir, bunları taklit eden bir şey bile değildir, anlamı öldürüp yerine geçen şeydir.

‘Tadında’ sayısız klişeden sadece biri. Yaygın kullanılan birkaçını sıralayalım:

Gözler önüne serdi, demem o ki, günün sonunda (bir olayın, gelişmenin sonucuyla ilgili laf ederken), hayatı olumsuz etkiledi, beyaz örtü ve beyaza büründü (kar için), imtina etmek, kesin bilgi (kendince çok önemsediği bir şey yazdıktan sonra), halka dokunmak, şuraya bırakayım ve şurada dursun (çok önemsediği bir yazıyı, bilgiyi, belgeyi sosyal medyada paylaşırken), hal böyle olunca ve hal böyleyken, ateş düştüğü yeri yaktı (özellikle çatışmalarda ölen askerler için), işte o anlar, basit goller yedik, önümüzdeki maçlara bakacağız, meşin yuvarlak, iklim (hava olayları ilgili olmayan durumlarda), siyasetin nabzı, masaya yatırmak, ışıklara yürüdü, yıldızlar yoldaşı olsun, iyi ki varsın, yüreğine sağlık…

Klişe, yalama olmuş deyiştir

Klişeler pek çok kişiye açıklayıcı, vurgulayıcı, dikkat çekici görünüyor. Mesela bir kişi ya da bir gelişme, bir adaletsizliği ya da bir kepazeliği mutlaka ‘gözler önüne seriyor’, çünkü basitçe ‘gösterdi’ diye sunarlarsa bu durumu, okur ya da seyirci farkına varamayacak diye kaygılanıyorlar. Böylece, o klişenin işe yarar, açıklayıcı, etkili olduğuna bir kez daha iman ediyorlar. Halbuki, böylelikle kelimeleri yalama ediyoruz, işe yaramıyorlar.

Klişe, yalama olmuş deyiştir. Her kilide sokabilirsiniz, ama hiçbirini açamazsınız, anahtar ya da maymuncuk değildir çünkü, zaten yazıda anahtar kelimeler vardır, maymuncuk yoktur. Bir şeyi vurgulamak mı istiyorsunuz, kelimelerinizi özenle seçin, cümlelerinizi ona göre kurun, metni ona göre
kurgulayın, her duruma uyan kalıplara, kelimelere, şablonlara abanmayın.

Özellikle haber metinleri, röportajlar, birçok köşe yazısı bir tür alışkanlıkla ‘ezbere’ yazıldığı için çeşitli kalıplar oluşmuş, bu kalıplara ihtiyaç duyuluyor, bu kalıplarla daha çabuk, daha kolay yazılıyor. Gelgelelim, yazanlar da hep aynı kalıplarla sıkıcı bir şey ürettiklerinin içten içe farkında. Yeni bir deyiş çıktığında bir yaratıcılık fırsatı onlar için de doğmuş oluyor, dadanıyorlar bu deyişe. Bir süre sonra bu deyiş de eskiyor, bir yenisi fırlıyor… Bu yöntemle hiçbir zaman taze bir dille yazılamaz, hep pörsümüş sözler, cümleler görürüz.

George Orwell, daha önce de başvurduğumuz, klasikleşmiş ‘Politika ve İngiliz Dili‘ makalesinde  şöyle diyor:

“Yeni icat edilen bir metafor, görsel bir imgeyi çağrıştırarak düşünceyi destekler, beri yandan teknik olarak ‘ölü’ bir metafor [Türkçeden örnek verelim: ödü kopmak] aslında sıradan bir kelime haline gelmiştir ve genellikle canlılığını kaybetmeden kullanılabilir.”

Bu iki sınıf arasında da yıpranmış metaforların oluşturduğu devasa bir çöplük olduğunu söylüyor Orwell. İşte bu çöplüğün ürünleri, klişeler, düşünmenin yerine geçer, böylelikle bir yazma kolaylığı sağlar, ama anlam belirsizleşir. Oysa ‘bir metaforun amacı görsel bir imgeyi canlandırmak‘, bu yolla anlamı desteklemektir.

İlk düstur

Orwell’in iyi yazı için önerdiği altı düsturun ilki şu:

“Basılı görmeye alışık olduğun bir metaforu, benzetmeyi ya da başka bir deyişi asla kullanma.”

Net, kolay uygulanabilir bir ilke. Basılı görmeye alıştıysan zaten bayatlamış demektir, ilk kez görüyorsan bile kullanma, çünkü mucidi belli bir durum için üretmiş/yaratmış onu, senin değil, sen kullanmaya başladığın anda klişe durumuna düşecek. Klişeler, bir bakıma, çalıntı deyişlerdir, asıl sahibi unutulup gitmiş, elalemin malı olmuş sözler.

Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın şairler için dediği, yazan herkes için geçerli:

“Dilinizi bir arı gibi kendiniz yapın, diyorum. Hiçbir kavanoz, isterse dünyanın en uzak gezegenlerinden gelsin, sizin balınız kadar bereketli olamaz. Onu harf harf, ses ses işleyin.”

Klişe, tuzaktır, kendi dilinizi yaratmaktan caydırır sizi. Peki ne yapmalı? Roy Peter Clark’ın Writing Tools‘ta söylediği gibi, has yazar, böyle yıpranmış bir deyişin tuzağına düştüğünde yazmayı bırakmalı, zihnini temizlemeli, sonra da o bayat deyişi bir kağıda not edip karşısına eş anlama gelecek sözleri yazmalı. Kendi deyişini kendi bulmalı yani. Zaman baskısı altında bunu yapamayacak durumdaysa da söyleyeceği şeyi dümdüz söylemeli.

Zaman baskısı da olmadan döktürülen, ne demek istediği belli olmayan şöyle deyişlerden mutlaka kaçınmalı:

Onlar Anadolu’nun dört bir yanına dağılmış 21 Köy Enstitüsü’nde toprak çanaklarda güneşi yudumluyor, çeliğe su veriyordu…

Şimdi biraz uzun bir alıntı; en büyük yazı ustalarımızdan Ahmet Haşim’in Frankfurt Seyahatnamesi‘nden. Dağlarca’nın dediği, arının kendi balını yapması gibi yapılmış bir dilin, sadece bu yazı için yaratılmış imgelerin nasıl güçlü, nasıl taze bir anlatı kurduğunu göreceksiniz, hergün okuduğunuz şeylerin çoğunun nasıl çöp olduğunu da:

Yağmurlu caddelerde gözümün gördükleri, tabii olarak kafamda “fikir” oluyordu. Fakat konuşacak bir kimse bulamayan bu fikirler, mahpus arılar gibi kafatasımın dört duvarına kendilerini vurmaya başlayınca, varlığımın alçaldığını, bir kaptan gizlice akan su gibi insanlığımın yavaş yavaş azaldığını ve hasıl olan bu boşluğa bir nevi hayvan zekasının karanlıkları dolmağa başladığını duyuyordum.

Düşünürdüm:

“Ya şimdi yere düşsem, elim ayağım kırılsa, üstümden bir otomobil geçse, ben ne yaparım? Halk beni saracak, ismimi, memleketimi, yerimi soracaklar, ben ise asfalt üzerinde kaymış bir araba beygiri gibi, etrafımdakilere sessiz bakmaktan başka ne yapabilirim?”

O zaman, dünyanın güzel bahçelerinden biri olan Frankfurt Hayvanat Bahçesi’ne koşardım ve bu gurbet diyarında yağmurlu havada, demir kafeslerin arkasında, yaşlı gözlerle kendilerini seyre gelenlere dalgın dalgın bakan dilsiz hayvanlara bir kardeş acısıyla bakardım

DİLE GELENLER

Katkılarınız için: [email protected]

Beceriksizliklerinin farkındalar

Ele aldığın bu ifade bozuklukları sistematik bir hal almış vaziyette. Bendeniz naçizane şunu düşündüm: Sanki gittikçe insanların dil kullanımı veya daha doğrusu ifade becerileri (bu berbat eğitim, bu berbat medya ve popüler kültür yüzünden) gittikçe kısırlaşıyor, daralıyor vs. Bunun sonucunda da insanlar kısırlaşmış bu ifade becerilerinin ayırdında olup, yazılarını sanki bir matah anlatım ve ifade icra ediyorlarmış gibi sunabilmek için bu türden ucubeliklere baş vuruyorlar. Ne dersin bu akıl yürütmeye? Meyda Yeğenoğlu

MAD: Arkadaşımız Meyda Yeğenoğlu’nun saptamasına katılıyoruz. Bugün ele aldığımız klişe sorununu anlamak için de kullanılabilecek bir sav. Sizin de açıklamalarınızı bekleriz.

Şiddete karşı

Ne kadar haklıyım bilemiyorum ama benim çok yanlış bulduğum bir ifade var. ‘Şiddetle tavsiye etmek.’ Hem yazarken hem konuşurken aynı hata yapılıyor. Bir film ya da bir kitap önerisi yapacak biri “Şiddetle tavsiye ediyorum” diyor. Bu ifade tavsiyeden öte, kesinlikle ya da illaki olmalı anlamına gelmez mi? Çünkü şiddet, bildiğim kadarıyla, fiziksel bir güç içeriyor. Ben “Israrla öneriyorum” demeyi tercih ederim. Ayrıca tavsiye biraz da öğüt vermeye kaçar gibi. Kamil Aksoylu

Filed Under: Agora, Vitrin-mobil

Tüm yazılar: Mustafa Dağıstanlı

SON HABERLER

Vergi uzmanı hesapladı: 279 liraya çıkan 70’lik rakının 194 lirası vergi

Vergi uzmanı Ozan Bingöl, gelen son zamla birlikte satış fiyatı 279 TL olan … Devamı...

Benzin, son zamla motorini geride bıraktı

Dolar/TL kurundaki artışın ardından benzin fiyatlarına litre başına 1,70 TL … Devamı...

Kadıköy Belediyesi’ne ‘rüşvet’ operasyonu: 224 kişi için gözaltı kararı

İstanbul Kadıköy Belediyesi'nde 'rüşvet ve sahtecilik' operasyonu … Devamı...

15 hakim ve savcı ihraç edildi

Hakimler ve Savcılar Kurulu Başkanlığı kararıyla 'FETÖ'yle bağlantılı … Devamı...

Yedi ilde Twitch operasyonu: 18 gözaltı

İstanbul merkezli yedi ilde, yayıncılık platformu Twitch’i kullanarak … Devamı...

AB’den ‘yeni mali kriz’ uyarısı

Hisse fiyatlarındaki düşüş ve kripto para birimlerindeki derin değer kaybı, … Devamı...

Trafik sigortası yönetmeliği değişti: Hazirandan itibaren azami primler yüzde 25 artacak

Resmi Gazete'de yayımlanan değişikliğe göre 1 Haziran'dan itibaren … Devamı...

ABD, hipersonik silah denedi

ABD Hava Kuvvetleri Komutanlığı, ses hızının beş kat üstü hıza ulaşan bir … Devamı...

Irak’ta kum fırtınası nedeniyle 4 bin kişi hastanelere kaldırıldı

Irak'ın birçok bölgesinde etkili olan yoğun kum fırtınası nedeniyle 4 bin … Devamı...

Ukrayna: Rus kuşatmasındaki Azovstal’dan 264 asker değişim anlaşmasıyla tahliye edildi

Ukrayna Genelkurmay Başkanlığı, Mariupol’de Rus kuşatmasındaki Azovstal … Devamı...

Günlük 45 bin vaka sayısının üzerine çıkıldı: Covid-19 Tayvan’da pik yaptı
AKP’li vekiller sahaya inmiş: En çok şikayet hayat pahalılığı ve sığınmacılardan

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1659 gündür hapiste

YAZARLAR

İsveç Köftesi, Kürt Böreği

Bahadır Kaynak

Yekta Kopan’ın özrü, Gezi’nin sızlayan kemikleri…

Dağhan Irak

Akrep’te Ay Tutulması

Neslihan Kazdal

Buluşalım artık!

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Tekrardan kaçın ama sakınma!

Mustafa Dağıstanlı

Onca insan ‘sivil ölüme’ mahkûmken toplumda huzur olacaktı, öyle mi!

Murat Sevinç

Zafer Partisi nedir, kimin işine yarar?

Dağhan Irak

GÜNÜN 11’İ

Abdurrahman Yıldırım: ‘Mayısta sat ve tatile git yat’ eğilimi

Remzi Özdemir: Tarıma destek yerine betona tam destek veren bir iktidar

Barış Terkoğlu: Duyumu alan Kılıçdaroğlu, SADAT hamlesiyle iktidara mesaj verdi

Emre Bol: Fenerbahçe’de bazı oyuncular olmayınca makine bozuluyor

Hasan Basri Yalçın: Batı dünyasında topyekûn bütünleşme süreci

Aziz Çelik: TÜİK, TÜİK’e karşı

Mithat Fabian Sözmen: Özdağ futbol sahnesini de es geçmedi

Hakan Albayrak: İttifaktan hükümet çıkacağını ummak hayalcilik

Can Ataklı: SADAT fırsatı kaçırdığı gibi üstüne CHP genel başkanına saldırdı

İbrahim Kahveci: Nüfus artışımızı yabancılarla kapatıyoruz

Murat Muratoğlu: Uçakların boş gidip geleceğini birisi ona söylemeli

ABD İlaç Dairesi ilk kez onayladı: Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunma yöntemi olarak külot

‘Kimseyi değiştirmeye çalışmayın’ o kadar da doğru bir tavsiye olmayabilir

Los Angeles’ın Hollywood’u varsa Edirne’nin de ‘Ediwood’u var!

Machine Gun Kelly ödül törenine 30 bin dolar değerinde manikürle katıldı

Üç teknoloji devi şifreleri kaldırmak istiyor: ‘Dönüşüme’ hazır mısınız?

Uzmanlar anlattı: Neden horlarız, nasıl önlenir

Öksüz kalan tilki yavruları korumaya alındı, ‘Sarıkız’ emzirdi

Kolunu kaptırdığı timsahla güreşerek canını kurtardı

Bozuk paraları hurdacıya satmak isteyenlere ‘suçüstü’

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • E-mail
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi