ALTAN SANCAR
@altansancarr
altansancar@diken.com.tr
Kemal Kılıçdaroğlu neden CHP’nin doğal cumhurbaşkanı adayı? Parti önümüzdeki süreçte nasıl bir strateji izleyecek? Macaristan’daki seçimlerden Türkiye’deki muhalefet için ne gibi dersler çıkarılabilir?
CHP Genel Başkanı Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, Diken’in sorularını yanıtladı.
Yeni bir risk alınmamalı

“Adayınız kim” diye sormayacağım, çünkü size göre doğal adayınız Kemal Kılıçdaroğlu… Neden peki?
Adaylıktan önce Türkiye’nin geçtiği zor şartlarda toplumun önüne bir şey koymamız lazım. Bunun birinci önceliği ekonomi. Çünkü toplumun önünde duran en büyük sorun yoksullaşma. Hayat pahalılığı almış başını gidiyor ve Türkiye’de artık biz zeytinyağını, ayçiçek yağını tartışır hale geldik. Şekeri tartışır hale geldik. Demek ki toplumun birinci yangını mutfağında ve karnı doymuyor. Karnı doymayan hiçbir ailede huzur olmaz.
Biz önce topluma kendi ailesindeki huzuru ve mutluluğu getirmeliyiz. Ailede huzur yoksa, toplumda huzuru yaratamazsınız. Birinci önemli durum bu.
İkincisi, bu zor süreçte egolarından arınmış, ‘ben’ değil ‘biz’ diyen ve denenmiş birine ihtiyaç var. Yeni bir risk alınmamalı.
Kemal beyin toplumda böyle bir kabulü var. Bir partiye 15 milletvekili vermiş, diğer tarafta barajın altındaki birçok partiyi parlamentoya taşımış. Daha önce kendisine rakip olmuş adayın cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklamış. Baktığınızda kendi önceliğini değil, toplumun önceliğini önemseyen bir lider profili var. Kararı altılı masa verecek ve eşit şartlarda o masaya oturacaklar. Zaten genel başkanımız da bunu söylüyor. Biz ona saygı duyarız.
Biz çalışma arkadaşları olarak, yani onunla çalışan milletvekilleri ve parti yöneticileri olarak
Kemal beyin bu işi çok iyi başaracağına inanıyoruz.
Geminin kaptanını ancak liyakatle belirleyebilirsiniz

Adayın kamuoyu çalışmasıyla belirlenmesine ne diyorsunuz?
Ben kamuoyu araştırmalarının her şey olduğuna inanmıyorum. Önemli olan iktidara geldikten sonraki yönetimin nasıl olacağı. Çünkü iktidar olduktan sonra birçok kanunu Meclis’ten geçireceksiniz, bütçenizi geçireceksiniz, değişimi getireceksiniz. Belki seçim yapmadan parlamento içerisinde anayasa değişikliğiyle başbakan çıkartacaksınız. Yani seçime gitmeden bunlar olabilir.
Onun için kamuoyu anketlerinin, üzülerek söylüyorum bir kısmı korkarak fikir beyan etmiyor, bir kısmı da hata payı içerisinde oransal dağılımlar yapıyor. Sistemlerde eksiklikler var. Kamuoyu araştırması her şeyi dört dörtlük göstermiyor, birçok yerde de yanıldığını gördüm. Anketler hiçbir şey değil demiyorum, elbette bilimsel çalışma. Ama her şey demek de değil.
Geminin kaptanını anketle belirleyemezsiniz. Ancak liyakatle belirleyebilirsiniz. Çünkü geminin o fırtınalı havada, başarılı biçimde limana götürmesi için liyakat önemli. O yüzden “Geminin kaptanını anketle belirleyemezsiniz” diyorum.
Peki ön seçim konusuna nasıl bakıyorsunuz?

Türkiye’nin meselelerinin çok zor olduğunu biliyoruz. Zor meseleleri yönetmek için de o masanın güçlü bir irade koyması lazım. O altılı masada bulunan insanlar sıradan insanlar değil. Altı partinin genel başkanı ve toplumun canının ne kadar yandığını bilen insanlar. Bizim yalnızca anketle bir yere varabilme şansımız yok. O masadaki yapıya, parlamentoya, bürokrasiye, ekonomiye, dış politikaya hakim isimler oradan çıkacak. Aktör ne kadar yön verebilir? Bu riski nasıl alabiliriz? Belirlenecek isim bu riski ne kadar göğüsleyebilir?
Diyelim ki oradan hatalı bir isim çıktı seçimde. Çıkıp da “Ben öyle değil böyle yapacağım” derse ne yapabiliriz? Bu nedenle deneyim önemli bir şey. Liyakat önemli bir şey. Anketten X biri çıktığında, bu ismin siyasette ne kadar karşılığı olacak? Seçilince güce esir olmayacağının garantisi var mı?
Öyle bir medya var ki…
Şimdilerde size yönelik en yoğun eleştirilerden biri yeterince heyecan yaratamadığınız yönünde. Tabii bir de sorunlara net çözümler açıklamadığınız eleştirisi var...
Bize yönelik eleştirilere saygı duyuyorum. Ama bunlar toplantılarda kademe kademe konuşularak, önümüzdeki seçime kadar açıklanacak. Bunları bir seferde açıklayamazsınız. Örneğin anayasa değişikliği konusunda bir açıklama geldi. Şimdi ekonomi konusunda da gelecek. Sonra dış politika… Seçime henüz vakit var. Seçime bir yıl varken seçim bildirgesi beklemek haksızlık olur. Çünkü bildirgemiz seçime yakın açıklanmalı ki güncelliğini kaybetmesin.
Bizim her alanda bir çalışmamız var. Hepimiz yıllardır bu ülke sorunlarına kafa yoran partileriz. Ki biz ana muhalefet partisi olarak en deneyimli partiyiz. Her konuda çözüm önerilerimiz var ve bunu kademe kademede açıklayacağız. Ama unutmayın ki biz tarımla ilgili, yoksullukla ilgili, dış politikayla ilgili önerilerimizi açıkladık. İktidara gelirsek ilk 100 günümüzdeki gündemimizin ne olacağını açıkladık. Altı aylık hedefimizin ne olacağını açıkladık.
Fakat öyle bir medya var ki bizim bu söylediğimizi kamuoyuna duyurmuyor. Bilakis tek merkezden beslenen ve devlet kaynaklarıyla büyüyen, hükümeti destekleyen bir medya yapısı var ve bizi görünmez kılmak istiyor.
Aç kalan insandan her şey beklenir
Toplumun genel durumunu nasıl görüyorsunuz?
Toplumda büyük bir öfke görüyorum. Benim gittiğim yerlerde öfke bazen bize de yöneliyor ve “Bir an evvel kurtarın bu ülkeyi, adayınızı açıklayın” diyorlar.
Seçim kararı alsınlar, adayımızı da açıklayacağız, ülkeyi de kurtaracağız. Altı parti lideri oturacak, seçimi hangi kriterlerle nasıl kazanabiliriz diye düşünecek ve gerekli açıklamayı yapacak. Yani toplum sıkıntılı bir süreçte ve gittikçe sabırsızlanmaya başladı. Toplum artık can çekişiyor.
Bu sizi korkutuyor mu?
Toplumun bu kadar gazının sıkışmış olması nedeniyle sıkıntılı süreç emareleri beliriyor. Türk toplumu gelenekçidir ama aç kalan insandan her şey beklenir. Yani çocuğuna süt alamıyorsa, geçinemiyorsa ve evindeki huzur kaçmış çocukları açsa, o insanın yarın öbür gün ne yapacağını bilemezsiniz. Bakın boşanma oranları patlamış. Genç işsizlik patlamış. Bunların altında yatan nedenlerin başında ekonomiyi görmemeniz mümkün değil.
Yanlış anlaşılmasın, sokağa işaret etmiyorum ve yağmalama başlar demiyorum. Ama sen bugün tefeciye Türkiye bütçesinin yüzde 30’unu faiz diye ayırırsan, bu ülkenin çiftçisine gübreyi, mazotu, tohumu ucuza vermezsen, yeteri kadar ekmezsen ve sonucunda ucuz gıda bulunmazsa yarın bir gün ne olacak?
Gıdada krizi yeni yaşayacağız
İthal edileceğini söylüyor iktidar…
Edemiyorsun işte! Bakın Ukrayna ile Rusya arasında savaş var. Gıdayı karneyle verecekler neredeyse. Bunu yapan devlet sana mı verecek? Parasını versen de vermeyecek. Bugün gübre atılamadığı için tarımda büyük düşüş var. Hayvancılığı öldürdük. İthalat sopasıyla bu toplumu terbiye eden bir iktidar var. Edemiyorsun kardeşim. Paran olsa da alamıyorsun. Hayvancılığı öldürdükten sonra, tekrar yeni bir hayvancılık politikasıyla yeşertemiyorsun. Tarımı öldürdükten sonra tekrar ayağa kaldıramıyorsun.
2011’den beri gübreyi, tohumu, mazotu ucuz verin ve bırakın çiftçi eksin diyoruz. Hem orada bir istihdam olur hem de şehirlerdeki dar gelirli vatandaşıma da gıda desteği olur.
Söylediklerinizden en kötüsünü görmediğimiz anlamı da çıkıyor.
Evet, gıdada krizi yeni yaşayacağız. Eskiden parayı verince ithal ediyorduk. Buğday ihracatını Rusya belli politikaya bağladı. Neredeyse yasaklayacak. Ukrayna’daki büyük tarım alanlarına şu anda bombalar düşüyor ve ekim yok. Bunun sonucunda biz gıdayı ithal edemeyeceğiz ve gıdada kriz esas o zaman başlayacak.
Tek çözüm iktidarın sandıkla değişmesi, her alanda politikalarını şimdiden belirleyen ve kamuoyuna da ardı ardına açıklayan bizlerin ülkeyi yönetmesi.
Macaristan’la benzerliğimiz yok, çıkaracağımız dersler var

Macaristan’daki seçim sonuçları bizde de epey tartışıldı. Siz bir rapor hazırladınız ve Macaristan ile Türkiye arasında kurulan benzerliklere itiraz ettiniz. Muhalefet açısından Macaristan’la benzerliğimiz yok mu?
Yok.
Macaristan’da aşırı sağ ve aşırı solun aynı listede olması oy geçişini sağlayamadı. Ama ‘millet ittifakı’nda oy geçişkenliği var. Bizim referandumda, genel seçimde ve yerel seçimde ortaya çıkan bir dinamiğimiz var. Ortak gösterilen adaya, ortak gösterilen hedefe oylar geçebiliyor. Türkiye bunu üç dört seçimdir yaptığı için Macaristan doğru bir örnek değil. Çünkü Macaristan’da partiler yüksek oranda oy kaybetti. Bizde öyle bir şey yok. Bizde oylar direkt hedefe yönelmiş ve seçim kazanılmış. Macaristan’da muhalefetin ortak ilk seçimiydi ama bizim ilk seçimimiz değil. Paniklemeye gerek yok.
Ayrıca Macaristan’da ekonomi Türkiye’yle aynı değil. Gayrisafi milli hasıla 129 milyar dolardan 181 milyar dolara çıkmış. İşsizlik düşmüş. Büyüme hızı artmış.
Danası Macaristan’da muhalefetin belirlediği aday 40 nüfuslu küçük bir yerin belediye başkanı ve siyaseti iyi bilmeyen birisiydi. Durumu kötü okuyup kötü sınavlar verdi. Hitabetini incelediğimde kötü olduğunu rahatlıkla görebildim. Macaristan’a vadettiği vizyonu kötü, üstelik altı ittifak partisini de iyi yönetememiş. Yani onlar üstünde bir ağırlığı yok. Ağırlığın olması çok önemli faktör.
Sonra Rusya-Ukrayna savaşı hakkındaki bir soruyu “Ben hava sahasını kapatmayı, gerekirse asker göndermeyi öneriyorum” diye yanıtlaması olumsuz etki yarattı. Savaş toplumlardaki en büyük kaygıdır. Macar halkı “Benim evladım Ukrayna için niye ölsün? Ruslarla niye savaşsın” dedi. Macarların üzerinde zaten bir Rusya korkusu mevcut. Tüm bunları birleştirince paniklemeye gerek olmadığını herkes görecek.
Elinizde bu konuda bir araştırma olduğunu anlıyorum. Bunu bizimle de paylaşır mısınız?
Muhalefetin adayı Peter Marki-Zay 2018’de Başbakan Viktor Orban liderliğindeki Fidesz’inin güçlü olduğu 44 bin nüfuslu bir yerde muhalefet desteğiyle belediye başkanı seçilmişti. Sonra da iki turlu bir ön seçimle muhalefetin başbakan adayı olmuştu. Ama ön seçimin ilk turunun sonucuna baktığınızda görüyorsunuz ki 620 bin 738 oydan yalnızca 120 bin civarını almış. İlk turda kendisinden çok daha fazla oy alan Gergely Karacsony, kendisi lehine yarıştan çekilince Marki-Zay ikinci turu önde bitirmiş.
Yine Macaristan’da 2011 tarihli seçim kanunu uyarınca, bir partinin veya ittifakın ulusal düzeyde aday gösterebilmesi için en az dokuz ilde dar bölge sistemine göre seçilecek 27 aday göstermiş olması gerekiyor. Ama bu 15 Aralık 2020’de 14 il ve başkent Budapeşte’de dar bölge sistemine göre seçilecek en az 71 aday gösterilmesi şeklinde değiştirilmiş.
Seçime giren altı parti adaylarını ön seçimle belirlemiş. Kaldı ki ülkede ekonomik göstergeler de bizden farklı. Rakamlara boğmadan söylemek gerekirse durumları bizden çok iyi.
Muhalefet neden kazanamadı?
Az önce söylediklerime ek olarak…
Orban’ın pandemi döneminde Covid-19 için kullandığı mesaj gönderim uygulamasını muhalefet hakkında ‘yalan’ haber yaymak için kullandığı belirtiliyor. Alıp onu bir partinin propaganda bölümüne verip propaganda yapmışlar. Yerelde haberlerin ulaşmadığı ya da seyredilmediği bölgelere ve köylere bunlarla ulaşmışlar. Muhalefetin zaten böyle bir gücü yok.
İttifakın aldığı oy, 2018 seçimlerinde ittifak içindeki partilerin ayrı ayrı aldığı oyların toplamından yaklaşık yüzde 11,5 düşük. Bunda ittifak partilerinin toplumun farklı kesimlerinden olması da etkili oldu. Örnek verecek olursak (muhafazakar hareket) Jobbik seçmeninin büyük çoğunluğu muhalefete oy vermeyip Orban’a ve sağ-milliyetçi Ana Vatanımız Partisi’ne kaymış. Yine ittifakın salt Orban karşıtlığı ve yolsuzluklar konusunda mesaj üretebildiği düşünülmüş. Eski başbakan Ferenc Gyurcsány’nin açık şekilde altı partiye destek vermesi de muhalefetin aleyhine işlemiş.
Yine de çıkarılacak dersler yok mu?
Elbette var! Adayın nitelikleri, somut programlarının olmaması, iki ayrı uçtan partilerin ittifak içinde yer alması ve başarısız isimlerin ön plana itilmesi çıkarılacak dersler arasında.
Otoriter bir iktidarın nasıl gönderileceğini göstereceğiz
Macaristan’da Covid-19 sürecinde edinilen bilgilerin kullanıldığını söylediniz. Bu, Türkiye’de de yapılabilir mi?

Yani bizim Sağlık Bakanlığı da herkesin verilerini topladı. Bu endişeyi taşıyoruz ama Türkiye’de bizim örgüt yapımız, sahaya dağılımımız ve yerel gücümüz çok iyi durumda. Yani Macaristan’daki muhalefetle bizi kıyaslamıyorum. Macaristan’daki insanlar biraz daha kapalı yaşıyor. Türkiye toplumu öyle değil. Dijitalleşmede Türk toplumunda çok ileri aslında. Bu nedenle bunu da benzerlik görmüyorum.
Macar muhalefetinin adayı için deneyimsiz dediniz, bu dikkatimi çekti…
Biz deneyimsiz bir adayı, yani bir küçük belediye başkanını çıkartmayacağız, böyle bir amacımız yok. Sırf Orban’ın bölgesinde seçim kazanmış diye tutup adamı aday yapmışlar. Yani 40 bin nüfuslu küçük yerin bir belediye başkanının siyasi vizyonu zayıf. Seçim kazanmış diye böyle bir popülizm yapılmış. Bizim böyle bir adayımız olmayacak.
İktidar Macaristan’a bakıp kendisi için umut arıyor ama biz öyle sistemli çalışıyoruz ki onlara otoriter bir iktidarın sandıkla nasıl gönderileceğini göstereceğiz.