Durumunuzu korumaktan başka bir şey aklınıza gelmiyorsa, sadece kaybedebileceklerinize odaklanmışsanız, kuracak-anlatacak bir hayaliniz kalmamışsa yerinizde saymanız, sonra da yavaş yavaş tükenmeniz mukadderdir. İş insanı, esnaf, çalışan herkes için durum aynı. Beklenti olmadan yatırım programı olamayacağı gibi, “atılım” programı da olmaz.
Türkiye siyasetindeki neredeyse bütün siyasi aktörlerin temel refleksi, mevcut olanı ve durumlarını korumak.. Sadece “kaybedeceklerine” göre siyaset yapıyorlar: İktidarı kaybetmemek, oy kaybetmemek, pozisyon kaybetmemek.
Türkiye’de siyasi tabloyu değiştiren ciddi oy hareketleri ise, hep beklentilerle ilgili oldu. Beklentilerin doğru, gerçekçi veya “hayırlı” olup olmamasının da bir önemi yok; ama iktidarlar ancak canlandırılmış beklentilerle değişiyor. 16 yıldır iktidarda olan AKP de, böyle bir hikâye anlatarak, Batı’yla bütünleşme ve çözüm süreci gibi bugün yaşananların tam tersini söyleyerek iktidara gelmişti. Şimdi o zaman “yendiği” rakipleriyle, ayrıştığı öncülleriyle aynı şeyleri (hatta daha gerisini) yapıyor. Fakat, iktidar kaybedeceklerine göre siyaset yaparken, muhalefet de yeni beklentilerle değil, başka “endişelerle” karşılık veriyor.