Gazeteci İsmail Saymaz’ın ‘şahin yazar’ Cem Küçük’ten 18 bin lira tazminat kazandığı hakaret davasında karar istinaftan döndü. Saymaz’ın, Küçük’ün ödediği tazminata karşılık faiziyle 23 bin lira geri ödemesi gerekecek.
Saymaz, şifreli haberleşme programı ‘ByLock’un patentini elinde bulunduran David Keynes’le 2016 yılındaki söyleşisinden ötürü, aynı dönem Küçük tarafından hedef tahtasına oturtulmuştu.
Söz konusu söyleşi nedeniyle Saymaz’a ve o dönem çalıştığı Hürriyet gazetesine ‘delil karartma’ suçlamasıyla soruşturma açılırken, muhalif kesimleri ve gazetecileri hedef göstermesiyle bilinen Küçük, Saymaz’a yönelik Twitter’dan ‘tehditvari’ iddialarda bulunmuştu.
Küçük, Saymaz’a ‘maklubeci’ ve ‘tetikçi’ diye hitap ettiği tweetlerinde “Bylock MİT’in en hassas olduğu dosyadır. Teşkilatımız çok rahatsız. Tetikçi İsmail Saymaz, Mehmet Baransu gibi ağır bedel ödeyecek” demişti. ‘Şahin yazar’, ‘ödlek, zekâsız, şuursuz, zeka seviyen kısıtlı’ gibi ifadeler de kullanmıştı.
Saymaz da Küçük hakkında ‘hakaret’, ‘tehdit’, ‘iftira’ ve ‘inanç/düşünce ve kanaate müdahale’ suçlamalarıyla şikayetçi olmuş, ayrıca ‘kişilik haklarına saldırı’ suçlamasıyla tazminat davası açmıştı.
2019’da sonuçlanan davalar sonucunda Küçük, Saymaz’a tazminat ödemeye mahkum edilmiş, Küçük, 10 bin lirası tazminat 8 bin lirası masraflar olmak üzere toplamda 18 bin liralık ödemeyi 2020 yılında yapmış, Saymaz da bunu Twitter’da “Bu parayı ne şekilde yiyelim” ifadesiyle Twitter’da duyurmuştu.
Küçük ise kararı istinaf mahkemesine taşımıştı.
İstinaf kararı bozdu
Küçük’ün Türkiye gazetesindeki köşesinden aktardığına göre istinaf talebini kabul eden bölge adliye mahkemesi, ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak, davanın reddi yönünde yeniden hüküm kurulmasına karar verdi. Böylece Küçük’ten 18 bin lira alan Saymaz’ın bu parayı faiziyle 23 bin lira olarak geri ödemesi gerekecek.
Mahkemenin kararında şunlar kaydedildi: “Davalının (Cem Küçük) twitterda davacı (İsmail Saymaz) hakkında ‘ödlek, zekâsız, şuursuz, zekâ seviyen kısıtlı’ ifadelerini kullanarak paylaşımda bulunduğu görülmektedir. Bu sözler hoşa gitmeyen, kaba, nezaket dışı ve rahatsız edici niteliktedir. Davalının kendi değer yargısına göre, davacı hakkında, davacının ByLock kullanan kişilerle ilgili düşünceleri nedeniyle, ‘ByLock İsmail’ ifadesini kullandığı, her iki tarafın gazeteci olduğu ve toplumda tanınmış kişiler olarak eleştiriye katlanma yükümlülüklerinin bulunduğu, kullanılan söz ve ifadelerin düşünceyi açıklama ve eleştiri hakkının sınırları kapsamında kaldığı, hakaret boyutuna ulaşmadığı, kişilik haklarına saldırının hedeflenmediği, ifadelerin konu bütünlüğü içinde ölçülü ve orantılı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının kişilik haklarına saldırı bulunulduğundan söz edilemeyeceğinden davanın reddi gerekir.
Mahkemece bu yön gözetilerek istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden davalı vekilinin istinaf isteminin kabulüyle HMK353/1-b.2 gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddi yönünden yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.”
Saymaz: Böyle yeni Türkiye’ye böyle adalet işte
Odatv’ye konuşan Saymaz ise istinafın kararını şöyle değerlendirdi:
“Daha önce kendisi Bakırköy 21’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde 2019 yılında hakaret suçundan ceza aldı ve hükmün açıklanması geriye bırakıldı. Yani buradan ceza aldı, bu ceza kesinleşince biz tazminat davası açtık ve ilk derece mahkemesini kazandık.
İlk derece mahkemesini kazandık, istinaf mahkemesi bu kararı bozdu. Şu an adliyelerin ceza davasına bakan mahkemenin ‘Hakaret var’ diyerek mahkum ettiği bir söylemi, bir hakareti, istinaf mahkemesi ‘düşünce özgürlüğü’ diye sayıyor. Eğer bu ‘düşünce özgürlüğü’ ise o zaman cumhurbaşkanını eleştirdi diye tweet atan binlerce insandan özür dilemek gerekiyor. Ama halihazırda başta Cumhurbaşkanı olmak üzere AK Partili siyasetçiler ve onların gazetecilerinin Twitter’da kendilerine dönük en ufak eleştiriyi bile mahkemeye götürürken, bu ifadelerin eldeki ceza kararına rağmen birinci istinaf mahkemesinin mahkumiyetine rağmen ‘ifade hürriyeti’ diye değerlendirilmesi tam Türkiye’ye yakışır bir manzara. Türkiye’de bu işler böyle olur. Türkiye’de iktidar yanlısı insanlar adliyenin bir kapısından girip öbür kapısından çıkarlar. Dolayısıyla bu, herhangi bir şekilde yargıda kazanılmış başarı değil. Bu AKP’nin yargı üzerindeki ağırlığının, basıncının, tehdidinin bir sonucu…
Ben bugün bütün bu basınca ve siyasetin yargı üzerindeki korkutucu gücüne rağmen rüzgarın aksine yürüyerek mahkumiyet kararı veren, 27’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nin ve daha önce tazminata karar veren Bakırköy 4’üncü Asliye Hukuk Mahkemesi’nin cesaretlerini düşünmeye başladım.
Karar kesin olduğu için buna itiraz edebilecek durumumuz yok. Dolayısıyla o kapıyı da kapattılar. Şu an Ceza Mahkemesi’nde mahkum olmuş, birinci derece mahkemede tazminata konu olmuş bir kararı istinaf mahkemesi ‘Burada ifade hürriyeti vardır’ diyerek, üstelik itiraz yolunu kapatarak bitirmiş oldu. Böyle yeni Türkiye’ye böyle adalet işte…”