Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Metris’te yapılanlar da az değildi. 1983 sonbaharındaki 28 günlük açlık grevi sırasında yapılanlar belki de HZİ Vakfının da deneyleri kapsamındaydı. Kitapları toplama, gazete vermeme, kalem ve kağıtları toplama, yemek yenilen masa ve sandalyeleri kaldırma, sıcak su vermeme, kısa süre aralarla yapılan aramalar, aramalarda koğuştaki her şeyi ortaya yığma, yatakları yırtıp pamuklarını ortaya saçma, yirmi gündür aç olan insanlara koridorlara koydukları seyyar mangallarda köfte pişirerek kokularına boğma, bazı dönek ve itirafçıların konuşmalarını hoparlörlerle mahpuslara dinletme, bazı kişilerin polis ifadelerini teksir edip gece yarıları koğuş kapılarının altından atma, günlerce yimi dört saat koridorlara koydukları ses yükselticilerle mehter marşı ve Türkiyem gibi şarkıları dinletme, koğuştan hastane, mahkeme çıkışlarında zorla mahpuslarda çıplak arama ve anüs muayenesi yapma vs.
Muazzez İlmiye Çığ bütün bunlardan haberdar mıydı, HZİ Vakfının faaliyetlerini biliyor muydu bilmiyorum ama CIA çocuğu Nazi kafalı birinin ablası olmak bile yeterince kötü bir şey. Dinlerin kaynaklarını Sümer, Hitit efsanelerinde bulmak önemli bir keşiftir elbette, hatta bu bilgiyi Türkiye’ye duyurmak bile önemlidir. Muazzez İlmiye Çığ keşke sadece bu çalışması ve uzun ömrü ile hatırlansaydı.