Karşıyaka başsavcılığı, İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel ve yönetim kurulu üyeleri hakkında Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın LGBTİ+’ları hedef alan sözlerini eleştiren açıklamaları nedeniyle ‘dini değerleri alenen aşağılama’ suçlamasıyla iddianame hazırladı.

İzmir Barosu, Erbaş’ın “İslam, zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lutiliği, eşcinselliği lanetliyor” sözlerine karşı ‘Nefrete inat, yaşasın hayat‘ başlıklı açıklama yayımlamıştı.
Açıklamada şunlar kaydedilmişti: “Nefret söylemleri, temelinde insan hak ve özgürlükleri ile tarihsel kazanımları ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır. Asıl mücadele edilmesi gereken, bu ayrımcı ve nefret dolu anlayıştır. Nefret söylemlerine karşı yaptırımlar getirmesi ve bu ifadelerin engellenmesi gereklidir. Cinsel yönelime dayalı ayrımcılık da ırka, renge ve kökene dayalı ayrımcılık kadar ciddi bir sorundur. Diyanet İşleri Başkanı’nı yaptığı ayrımcı ve nefret söylemi içeren konuşması nedeniyle kınıyoruz.”
Karşıyaka başsavcılığı, bu açıklama nedeniyle baro başkanı Özkan Yücel ve yönetim kurulu üyeleri hakkında ‘dini değerleri alenen aşağılama‘ iddiasıyla dava açılmasını talep etti.
Barodan yeni açıklama: Kayıp savcılar bulundu
İzmir Barosu Yönetim Kurulu, bunun üzerine ‘Kayıp savcılar bulundu. İzmir Barosu Başkan ve yönetimi ağır ceza mahkemesinde yargılanacak’ başlıklı yazılı bir açıklamayla dava istemine tepki gösterdi.
Baronun açıklaması şöyle: “Diyanet İşleri Başkanı tarafından 24.04.2020 tarihinde yapılan ayrımcı ve hedef gösterici konuşmaya karşı baromuzca ayrımcılık yasağını anımsatarak yapılan açıklama nedeniyle 2020 yılında görev yapan yönetim kurulunun yargılanması isteniyor. Soruşturma merciinin; ‘Suç işlendiğini gösteren delil yok, o nedenle kovuşturma gerekmez‘ diyerek gönderdiği evrak, bakanlığın kovuşturma izni vermesi üzerine iddianameye dönüştü. İddianamede Baro başkanımız Av. Özkan Yücel ve on yönetim kurulu üyemizin ‘Dini değerleri alenen aşağılama‘ suçlamasıyla Türk Ceza Kanunu’nun 216/3 maddesi uyarınca cezalandırılmaları istenmiştir. Şimdi Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi, son soruşturma açılıp açılmayacağına karar verecek. Bir devlet görevlisi şahsın, yurttaşların bir kesimini hedef gösterici, şiddeti meşrulaştırıcı, ayrımcılığı doğallaştırıcı söylemi açıkça dile getirmekten çekinmediği yerde, baroların savunmasız kalan yurttaşların haklarını korunmak için öne çıkması, kanundan kaynaklanan görevleridir.
Baromuzun bugün yargılama konusu yapılmak istenen açıklaması tam da bu amaçla hazırlanmış bir metindir ve hiçbir şekilde bir suç unsuru taşımamaktadır. Biliyoruz ki yurttaşlarımız haftalardır yürütmenin her basamağından insanların karıştığı rüşvet ve yolsuzluk iddialarına karşı sessiz kalan savcılar nerede diye haykırıyorlar. Mazisi 114 yıl geriye giden İzmir Barosu olarak açıklıyoruz, kayıp savcılar bulunmuştur. Çevre katliamlarında, kadın cinayetlerinde, çocuk istismarlarında, rüşvet ve yolsuzluk iddialarında ortadan kaybolan savcılar, bugün adlarının başındaki ‘Cumhuriyet‘ sıfatının manasını unutmuş, öğretmenlerin, sendikacıların, akademisyenlerin, öğrencilerin, sanatçıların ve şimdi de İzmir Barosu yönetiminin peşine düşmüştür. Bütünüyle siyasallaşmış, talimatsız iş göremez hale gelmiş yargıyı yeniden inşa edecek, cumhuriyetin liyakatli savcılarını ve yargıçlarını yetiştirecek güç, ülkemiz hukukçularında mevcuttur. Geldiğimiz bu noktada yargının bağımsız kalmış tek unsuru olan savunmanın temsilcileri sıfatıyla bir kez daha yüksek sesle ifade ediyoruz: Bedeli ne olursa olsun, yurttaşlarımızın haklarını, demokratik ve laik Cumhuriyeti korumaya devam edeceğiz. Bize parmak sallamayın. Korkutamazsınız!”