MESUDE ERŞAN
@mesudersan
mesudeersan@diken.com.tr
Yıkıma yol açan depremden alınan derslerden biri aile sağlığı merkezleri (ASM), semt poliklinikleri ve hastanelerin kent içinde kalması, ulaşılabilir ve depreme dayanıklı olması gerektiği. Endişeyle beklediğimiz İstanbul depreminde, her mahallede bulunan ASM’lerin kritik önemi var. Ancak yüzde 32’si 1999 depremi öncesinde inşa edilmiş binalarda hizmet veriyor. Yüzde 89’unun depreme dayanıklılık testi yok.
İstanbul’un 39 ilçesinde, 1049 ASM binasında, 4 bin 400 aile hekimi hizmet veriyor. Hemen her mahallede bulunan ASM’lerin yaklaşık yüzde 70’i kamu binalarında, kalan yüzde 30’u ‘sanal ASM’. Yani aile hekimlerinin tek başına veya genellikle iki ila dört hekimin bir araya gelip kiraladığı, tadilatını ve içini kendilerinin tefriş ettiği ASM’ler.
Dükkanlarda, otoparkta, camilerin altında, apartmanların dördüncü katında bile ASM var. Günde 2 milyondan fazla kişi ASM’lere giriş yapıyor. Yangın çıkışları, acil toplanma alanları gibi afet durumunda gerekli koşulları karşılayamayan pek çok ASM binasında, sağlık hizmeti sunuluyor.
Hazır ASM’ler binlerce hayat kurtarabilir
Beklenen İstanbul depremi için ASM’lerin hazırlanmasıyla binlerce hayatın kurtulması, yüz binlerce kişinin yaralarının sarılması mümkün olabilir. Günlük rutininde dahi trafiğin büyük sorun olduğu kentte, depremde başımıza geleceği tahmin etmek zor değil.
İstanbul Tabip Odası (İTO) aile sağlığı merkezlerinin depreme dayanıklılık konusunu 2019’den (İstanbul’da 5.9 büyüklüğündü deprem olmuştu) beri gündeme getiriyor ve İstanbul Sağlık Müdürlüğü’nü uyarıyor.
İTO Aile Hekimleri Komisyonunun İstanbul’daki ASM’lerin deprem güvenliğini ölçmek amacıyla yaptığı ankete göre dayanıklılık testi yaptıran ASM’lerden güvenli çıkanların oranı sadece yüzde 10.
Tabip odası bu tespitlerden sonra il sağlık müdürlüğünden, riskli bölgelerde ve talep edenlerden başlanarak tüm ASM binalarının deprem güvenliğinin ivedelikle incelenmesini istedi. Riskli olduğu saptanan ASM binaların güçlendirilmesi, güçlendirilemiyorsa güvenli yerlere taşınması talep edildi.
‘Hem sağlık bakanlığı hem de İBB duyarsız’
İstanbul’da aile hekimliği yapan TTB Aile Hekimliği Kolu Başkanı Dr. Emrah Kırımlı, yukarıdaki taleplerin hiçbirinin yerine getirilmediğini söyledi. Benzer taleplerle İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) gittiklerini belirten Kırımlı, mevcut dönem dahil olumlu yanıt alamadıklarını anlattı.
Kırımlı ASM’lerin afet sırası ve sonrasında hizmet verecek şekilde, acil toplanma yeri ya da sığınak gibi birimleri de içeren düzenlemeler yapılarak yeniden kurgulanması gerektiğini söyledi: “İmar planlarında sağlık alanları ayrılıyor. Biz İBB’den parkların imar planlarında sağlık alanı olarak ayrılan yerlerin öyle kalmasını, ASM yapılmasını istedik.”
İBB’nin yapı tespit çalışmasında başta deprem zemini güvensiz mahallelerdekilerden başlamak üzere tüm ASM’lerin öncelikle taranması gerektiğini belirten Kırımlı şöyle konuştu: “İstanbul’da depremden sonra belki üç gün, belki bir hafta baş başa kalacağız. Yardım gelene kadar birbirimize güvenebileceğimiz yerler gerekiyor. ASM’ler bunun için uygun. Deprem bölgesinden (Hatay) İstanbul’a bin hasta sevk edilmiş, yarısı aynı gün taburcu edilmiş. Bölgede ayakta sağlık kurumu olup yerinde müdahale edilebilseydi boşuna sevk edilmeyeceklerdi. Bizim elektriğimiz var, suyumuz var, jeneratörümüz var, sağlık hizmetimiz var. Olası deprem sonrası kriz anında güvenli sağlık hizmeti sunulacak ASM’ler pek çok hayatın kurtarılması için hayati.”
Son depremde gördüğümüz gibi ulaşımın aksaması nedeniyle hastanelere ulaşamayacaklar için mahallede ve kolay ulaşılabilir ASM’lerin önemi büyük. Kırımlı, devamında şunları dedi: “ASM’ler barınma, temiz su, eve bağımlı hastaların tespit ve takibi, gebe, bebek ve yaşlı riskli nüfusun envanteri ev takibi konusunda önemli müdahale ve takip imkanına sahip. Mahalle gönüllüleriyle yapılacak hazırlıklar ile deprem anı ve sonrasında müdahale edilebilir.”
Kırımlı AFAD, UMKE gibi kuruluşlar vasıtasıyla düzenli deprem eğitimlerinin yapılması, Sağlık Bakanlığı tarafından acil müdahale ve ilkyardım eğitimlerinin verilmesi gerektiğini de vurguladı.
‘ASM’lerin hazırlanması öncelikli işlerden olmalı’
AİLE Hekimliği Çalışanları Sendikası (AHESEN) Genel Başkanı Dr. Ahmet Kandemir ASM’lerin sadece 800’e yakınının kamu binası, kalanlar ‘sanal ASM’ olduğunu söyledi. Yani kamu binası olmayan ASM. Özellikle nüfusun yoğun olduğu semtlerde, önlerinde geniş toplanma alanları bulunmayan yerlerdeki ASM’lerin olası afet durumunu karşılamaya uygun olmadığını belirten Kandemir, “Son zamanlarda kurulanlar da sanal ASM ağırlıklı ve deprem anında önüne çadır veya prefabrik kurulup hizmete devam edilemeyecek yerlerde” dedi.
İstanbul’daki çarpık ve yoğun yapılaşma nedeniyle afet anında trafiğin kilitleneceği, hastanelere ulaşımda büyük sıkıntılar yaşanacağının aşikar olduğunu söyleyen Kandemir’e göre “ASM’lerin güçlendirilmesi ve depreme hazır hale getirilmeleri öncelikli yapılacaklar listesinin başında yer almalı.”
Aşılamanın aksamaması ve aynı zamanda depremzedeler için çok önemli olacak tetanos ve diğer aşıların temininde sıkıntı yaşanmaması için de ASM’lerin ayakta kalması önemli. Deprem sonrası tedarik ve ulaşım sıkıntılarını da düşünürsek aşıların yanı sıra, tıbbi ve sarf malzemelerinin kullanılabilmesinin de hayati önemi var. Aile hekimleri ve ASM çalışanlarının can sağlığının önemine vurgu yapan Kandemir, sözlerine şöyle devam etti: “Mevcut ASM’lerin depreme dayanıklılığı bir an önce tespit edilmeli. Mümkün olanlar devlet eliyle güçlendirilmeli ya da kamu binası organize edilmeli. ASM çalışanlarının deprem anı ve sonrasıyla ilgili eğitimleri güncellenmeli. Her ASM’de yılda en az bir kere deprem tatbikatı yapılmalı.”
‘Depreme dayanıklılığı kriter değil’
Birlik ve Dayanışma Sendikası Genel Başkanı Dr. Derya Mengücük’ün görüşü şöyle: “ASM’lerin bulunduğu kamu binalarının önemli bir kısmı deprem yönetmeliği öncesi inşa edilmiş. Açılacak sanal ASM’ler için hekim sayısına göre oda sayısı, metrekaresi, kapı genişliği, engelli rampası eğiminin derecesi gibi pek çok şart aranıyor. Bu şartlar sağlanmıyorsa orayı ASM yapmamıza izin verilmezken binanın yaşı, depreme dayanıklılığı, deprem yönetmeliğine uygunluğu sorulmuyor bile.”
ASM’lerin sağlık hizmetine uygunluğu açısından oda sayısı, metrekaresi dışında havalandırma amaçlı odada pencere olup olmadığına da bakılmıyor.
Bunun da olumsuz sonuçlarını Covid-19 pandemisinde yaşadıklarını hatırlatan Mengücük şunları dile getirdi: “ASM’ler depreme dayanıklı, güvenli, sağlık hizmetine uygun koşulları sağlayan standartlarda ve kamu binalarında olmalıdır dedik ve halen aynı talebimizde ısrarlıyız. Bir ASM’nin yıkılması demek başta aşılar olmak üzere pek çok maddi kayba neden olur. Dört hekimli bir merkezden örnek verirsek; ortalama 12-15 bin kişinin kolay erişilebilir ve yakın sağlık hizmetinden mahrum kalması demek. Bu da bebek ve çocukların aşılanmaması, gebelerin ve kronik hastalıkları olanların izlenememesi, gerektiğinde acil müdahale yapılamaması anlamına geliyor.”
Depremde her mahallede bulunan ASM’ler yıkılmadan, hasar görmeden ayakta kalabilseydi bölgeye ulaşacak sağlık yardım ekiplerinin barınması, koordinasyonu, yaralananların ilk müdahalesi açısından hazır, sağlam ve gerekli malzemeleri kısmen içeren yerler olarak hız ve kolaylık sağlanabilirdi. Ama öyle olmadı.
Mengücük, şunları söyledi: “Yollar, hastaneler de yıkılınca acil sağlık hizmetlerinin yürütülmesi zorlaştı. Deprem sonrasında ayrıca bulaşıcı hastalıkların kontrolü, psikolojik etkilerin telafisi, bağışıklama, gebelik izlem ve doğum yardımları, ilaçların temini ve devamı yıkılmamış, hasar görmemiş ASM’lerde aksatmadan destek ekipleriyle devam edebilirdi. ASM’ler güçlendirilmiş, gerekli mühendislik önerileriyle inşa edilmiş, sağlam binalar olarak afet durumunda korunmuş hazır ilk sağlık hizmeti mekanları olabilirdi. ASM’ler çökünce tabii tüm bunlar da çöktü.”
Aile hekimliği belli ve çok değişken olmayan nüfusa sağlık hizmeti veriyor. Dolayısıyla hekimler, hemşire ve ebeler yaşlı, engelli ve çocuk gibi özellikli grupları biliyor. Olası afet durumunda onların ihtiyacı olacak transfer vb. ihtiyaçlarını belirlemekte yol gösterebileceğini belirten Mengücük, “Fakat ne yazık ki ne deprem ne de başka olağandışı durumlar için birinci basamağın katkılarını fark eden, iş birliğini önemseyen ve planlayan bir girişim yok” dedi.