Peki, aynı sözü Türk hakimleri için dile getirebiliyor muyuz?
Kaçımız elimizi ferahlıkla kalbine götürüp Türk hakimlerine emanet edilmeyi arzuluyor?
Hangi hasta solcu, İslamcı veya ülkücü olduğu için bir hastaneden geri çevrildi?
Hastaneye giderken doktorun dinini, mezhebini, tarikatını veya siyasi görüşünü sorma gereği hisseden var mı? Ama mahkemeye giderken var.
Kaçımız hastanede şifa bulacağımıza dair umudun benzerini duruşma salonuna adım attığında duyuyor?
Bugün bir yol ayrımındayız.
Meselemiz Selahattin Demirtaş’ın tahliye olup olmaması meselesi değil.
Osman Kavala’nın beraat etmesi hiç değil.
Asıl mesele…
Türk yargısının görülmemiş şekilde siyasallaşarak, iktidarın ihtiyaçlarına ve demeçlerine göre hukuk üretmesidir.
“Beni Türk hakimlerine emanet ediniz” diyememektir.