İran bugün “Şii Hilali” isimli ve nedense en çok “Büyük İsrail Haritası”na hizmet edecek gibi duran projesini hayata geçirmek için yapması gerekenin Mısır’dan Suriye’ye, Lübnan’dan Türkiye’ye kadar “İhvancı” tüm tezleri etkisiz hale getirtmek olduğunu biliyor ve bu ajandayla hareket ediyor.
“Öteki” olarak Sünni Müslümanları tanımlayan İran’ın elindeki en büyük güçlerden biri ise İslam dünyasının dört bir yanında beslediği etki ajanları. Gâvura tek bir kurşun sıkma cesareti olmayan İran, iş Müslüman katletmeye gelince Nasrallah ve Süleymani gibi katilleriyle bir ölüm makinesine dönüşüyor.
Ve bunu yaparken de propaganda mekanizmalarını kullanarak kendi pisliklerine karşı çıkan her insanı, her merkezi, her hareketi “Amerikancı” olmakla suçluyor.
Sürülmüş tarlanın çocukları ister kabul etsin ister etmesin, İran, İslam ümmetinin başındaki belalardan bir tanesidir ve Irak’ı, Afganistan’ı, Suriye’yi, Lübnan’ı, Yemen’i hesaba kattığımızda görürüz ki son yirmi yılda Amerika’nın da, Rusya’nın da, İsrail’in de öldürdüğü Müslümandan çok daha fazla Müslüman öldürmüştür. Ajandası ümmetin ajandası değildir. Mezhepçi, Pers yayılmacılığına dayalı, Safevi Şia’sının “Ebubekir’den, Ömer’den, Yavuz’dan intikam alacağız” ilkelliğine bağlı bir organizasyondur.
Şimdi bana gönlünüzce Amerikancı diyebilirsiniz. Ben de İhvan’a, Nahda’ya, İslami Selamet Cephesi’ne, Cemaat-i İslami’ye “Amerikancı” diyen İran’ın tam karşısında durmaya devam edeceğim. Tebriz’in, Mekke’nin, Kudüs’ün, Kahire’nin tam anlamıyla özgür olduğu bir dünya için uğraşıp didinmeye devam edeceğim.