Bazı sanat eserlerini görünce herkesin içinden aynı şey geçmiştir: “Bu eseri ben de yaparım, ne olacak?” Ama sanat hiçbir zaman göründüğü kadar kolay değil.
Hakiki, şahane bir sanat eseri yapmanın yolu nedir? Özel bir yolu yok, herkes kendi meşrebince bir şeyler yapıyor.

Andy Warhol
Vulture‘dan sanat eleştirmeni Jerry Saltz, yaptığı liste sanatçı olmak için epey bir yol katedilmesi gerektiğini gösteriyor.
Saltz şöyle diyor: “Sanat herkes için, ama hiç kimse için değil. Bu kurallar sizin araçlarınız. Dünyayı değiştirmek için o araçları kullanın. Hadi, iş başına!”
İşte Saltz’un listesindeki altı adımlık, 33 maddelik listenin özeti.
Birinci adım: Tamamen amatörsünüz
Birinci ders: Mahcup olmayın
Sanatla uğraşmak korkutucu ve küçük düşürücü olabilir. Birinin önünde ilk kez çıplak kalmaya benzer. İnsanlar sizin anormal veya tırlak olduğunuzu düşünür. Olsun. ama sanatın anlamı olmak zorunda değil. İyi olmasına da gerek. O yüzden aklınızı kullanmaktan endişe duymayın.

Mark Rothko
İkinci ders: Kendi hikayenizi anlatın, ilgi çekici olacaksınız
Yeterlilik ve maharet , onu kullandığınız zaman önem kazanır. Ama eserin yalnızca sizin hikayeniz olduğunu unutmayın. İzleyicinizi kazanmanız lazım. Onu büyük tek bir projeyle yapmaya çalışmayın. Önce emekleyin.
Üçüncü ders: Taklit etmekten çekinmeyin
Hepimiz işe kopyacılıkla başlarız. Süper. Yapın! Ama bunu yaparken odaklanın, diğer sanatçıların fikirlerini, araçlarını, hamlelerinizi kendinizinmiş gibi hissetmeye çalışın.
Dördüncü ders: Sanatın idrakla veya ustalıkla ilgisi yok
Kimse Mozart’ın ne alama geldiğini sormaz. Anlaşılan şeyler yapmayı unutun. Hayal gücünüze inanın. Sanat sevgiden gelir, bir şey yapma sevgisinden.
Beşinci ders: Çalışın, çalışın, çalışın
Rahibe Corita Kent der ki: “Tek kural çalışmak. Çalışırsanız, bir şey başarırsınız. Nihayetinde bir yere ulaşmayı her zaman başaran kişiler çalışanlardır.”
İkinci adım: Nereden başlamalı?
Altıncı ders: İşe kalemle başlayın
Çizmeyi kafaya takmayın. Sadece çizgi çizin. Diyagramlar oluşturduğunuzu, oyun oynadığınızı, deney yaptığınızı, neyin nasıl göründüğünü gördüğünüzü söyleyin kendinize. Yazamıyorsanız yazamayın, nasıl çizileceğini biliyorsunuz zaten. Zaten kendi tarzınız var.
Yedinci ders: Pratik biçimleri oluşturun
Mesela metroda beklerken, kendi ellerinizi çizerek pratik yapın. Aynı sayfada birçok el çizin, eller üzerinde eller. Başkalarının ellerini çizin isterseniz. Bedeninizin görebildiğiniz diğer parçalarını da çizebilirsiniz.
Sekizinci ders: Beceriyi yeniden tanımlayın
Sanat becerisinin teknik yeterlilikle, taklide dayalı kusursuzlukla ya da iyi çizimle hiç alakası yoktur. Her büyük sanatçının farklı bir beceri tanımı vardır. İsterseniz çizim dersleri alın, ‘ustalar gibi’ çizmeyi öğrenin. Yine de özgün şekilde çizmeniz gerek.

Marcel Duchamp
Dokuzuncu ders: Düşünceyi maddenin içine gömün
Nesnenin fikirleri ifade etmesi, sanatın da duyguları içinde barındırması gerek. Ve tüm bu fikirler ve duygular, her ne kadar karmaşık olsa da, kolay anlaşılır olmalıdır.
Onuncu ders: Kendi sesinizi bulun
Eğer biri gelip size eserinizin başkasının eserine benzediğini ve yapmayı bırakmanız gerektiğini söylüyorsa bırakmayın. bir daha yapın. 100 kere yapın, bin kere yapın.
On birinci ders: Kafanızdaki çılgın sesleri dinleyin
İşler zorlaştığında bu sesler hep orada bir yerde duruyor olacak.
On ikinci ders: Neyden nefret ettiğinizi bilin
Muhtemelen kendinizden.
On üçüncü ders: Çöpleri karıştırın
Özgünlüğü arayıp bulmanız lazım. Bunu sanat tarihinin görmezden gelinmiş, ilgi görmemiş dönemlerinin biçimlerine bakarak yapabilirsiniz. Sonra onu sanatınıza yüzlerce, binlerce kez katabilirsiniz.
Üçüncü adım: Nasıl sanatçı gibi düşünülüyormuş, öğrenin
On dördüncü ders: Kedilerle köpekleri kıyaslayın
Kedi sizle doğrudan iletişimle ilgilenmez. Kendisiyle sizin aranıza üçüncü bir şey koyar ve onun aracılığıyla sizle ilişki kurar. Kediler soyut biçimde, dolaylı olarak iletişim kurar. Kediler sanatçıdır.
On beşinci ders: Sanatın sadece bakılmak için olmadığını anlayın
Sanat hep bakılmakla, pasif bir şeyle sınırlandırıldı. Hiç sanat eserinin karşısında ağladınız mı? Sizi ağlatan altı şeyi yazın. Listeyi stüdyonuza asın. Bunlar sizin için sihirler.
On altıncı ders: Konu nesnesi ve içerik arasındaki farklı öğrenin
Sanata baktığınız zaman, önce gördüklerinizi konu nesnesi yapın ve sonra bakmayı bırakın. Kendinize sorular sorun: Bu niye müzede olmalı? Müzede niye olmamalı? Resmi niye bu boyutta düşündünüz?

Edward Hopper
On yedinci ders: Görebildiğiniz kadar görün
Her şeyden çalabilirsiniz. Çalmalısınız da! Çalsanız daha iyi! Kötü sanat size iyi sanat kadar öğretir. Belki de daha fazlasını! Mükemmel sanat çoğu zaman iyi sanatın düşmanıdır; size yeterli çalma alanı bırakmaz.
On sekizinci ders: Tüm sanat kimlik sanatıdır
O yüzden sanat biri tarafından yapılır. ‘Siyasi’ olmaktan çekinmeyin.
On dokuzuncu ders: Tüm sanat bir zamanlar çağdaş sanattı
Bunu asla unutmayın. Sanat, sanatçılar tarafından kendi zamanları için ve ona karşı yapılır. Bu da sizi daha az sinik ve her şeye açık hale getirir. Bunu lütfen unutmayın!
Dördüncü adım: Sanat dünyasına girin
Yirminci ders: Çulsuz olacağınızı kabul edin
Tüm sanat dünyasını bugünlerde astronomik fiyatlarla, ihtişam ve gösterişle anıyor olsak da, sanat eseriyle zengin olan tüm sanatçıların oranı yalnızca yüzde birin yüzde birinin yüzde biridir.
Yirmi birinci ders: Başarıyı tanımlayın
Ama dikkatli olun. Bildik cevaplar para, mutluluk, özgürlük, ‘istediğimi yapmak’tır. Birçok mutlu insan başarılı değil. Başarı ve mutluluk iki farklı şey.

David Hockney
Yirmi ikinci ders: Kariyer yapmak az sayıda kişiye nasip olur
Tam olarak kaç tane? Gelin sayalım. Bir sanat simsarı, beş altı koleksiyoncu, iki üç eleştirmen, bir iki küratör. Bu kadar! 12 kişi. Bir halt etmeyen sanatınızla 12 kişiyi kandırabilirsiniz.
Yirmi üçüncü ders: Yazmayı öğrenin
İş sanatçı açıklamalarına gelince, basite kaçın. Sanat jargonu kullanmayın, kendi sesinizle yazın. Konuştuğunuz gibi yazın. Açıklamanız doğrudan, açık ve nokta atışı olsun.
Beşinci adım: Sanat dünyasında hayatta kalın
Yirmi dördüncü ders: Sanatçılar vampir gibi olmalı
Kendi yaşınızda olan diğer sanatçılarla her gece geç saatlere kadar takılın. Kendinizi gösterin. Açılışlara, etkinliklere, partilere, sizden iki tane daha olan neresi varsa oraya gidin.
Yirmi beşinci ders: Reddedilmeyle başa çıkmayı öğrenin
Manet, Courbet, The Beatles ve Stephen King reddedildi. Siz de reddedileceksiniz. Eleştirileceksiniz de. Eleştiriyi görmezden gelmeyin. Bunun yerine reddedildiğiniz mektupları atmayın, duvarınıza yapıştırın.

Jackson Pollock
Yirmi altıncı ders: Kıskançlığa düşman olun
Nazar etme n’olur, çalış senin de olur. Sanat dünyasındaki neredeyse herkes aynı ölçüde burnu havada ve kibirlidir. O dünyada tutunmanın peşindedirler. Ama siz işinizle ön planda olun.
Yirmi yedinci ders: Aileniz varsa ne ala
Çocuk sahibi olmanın —özellikle sanat dünyasındaki kadınlar için — kariyeriniz için kötü olduğuna dair yazılı olmayan bir kural vardır. Aptalca.
Altıncı adım: Galaktik bir beyniniz olsun
Yirmi sekizinci ders: Hoşlanmadıklarınız da hoşlandıklarınız kadar önemli
“Figüratif resim nefret ediyorum” demeyin. Figüratif resim denen şeyi gördüğünüz zaman dikkatinizi çekip çekmeyeceğini bilemezsiniz. O yüzden sanat dünyasını hafife alıp, “Şu öldü. Bu öldü” deyip durmayın.
Yirmi dokuzuncu ders: Sanat kendini bilme biçimidir
Sanat istisna değildir. Felsefeden, dinden, ekonomiden veya psikolojiden daha çok ya da daha az önemli değildir.
Otuzuncu ders: Sanatçılar, eserlerinin anlamına sahip değillerdir
Unutmayın: sanatınızı herkes kafasına göre kullanır. Eserinizin diasporayla alakalı olduğunu söyleyebilirsiniz ama başkaları onu iklim değişikliğiyle ilgili olduğunu söyler. Havalı.
Otuz birinci ders: Sanat özneldir
Ne demek bu? Bazı sanatçıların iyi olduğunda uzlaşmışızdır ama Rembrandt’a bakıp “Çok kahverengi ya” diye düşünürken bulabilirsiniz kendinizi. İşte bu! Yani aptal değilsiniz.
Otuz ikinci ders: Savunmasızlığı baş tacı etmeniz lazım
Hepimiz kendimizle çelişiriz. Gösterişli biçimde başarısız olmanız gerekecek.
Otuz üçüncü ders: Kafanızda kurun
Yarım saat boyunca kendinize vurduktan sonra yüksek sesle “Aah, dahiyim lan ben.”