Saray’daki buyrukçu, karşısına binlerce polisi almış, propaganda yapıyor:
“Tek parti faşizminin yol açtığı sancılardan son 40 yılımıza damgasını vuran PKK terörüne ve FETÖ belasına kadar nice sınamalara maruz kaldık.”
Terör örgütü ile pazarlığa oturan kendisi. Örgütün başını savunanları devlet televizyonuna çıkarıp AKP’e oy dileten kendisi.
Casusluk cemaati ile ortaklık kuran kendisi. “Hoca efendi” dediği casus başını yurtdışından geri çağıran kendisi. Cemaat üyelerini ordudan istihbarat örgütüne, milli eğitimden dışişlerine kadar alan kendisi.
“Tek parti faşizmi” dediği, Cumhuriyete, dolayısıyla bağımsızlaşmaya, yurttaşlığa, çağdaşlaşmaya, çürüyüşten dirilişe ulaşılan kuruluş dönemi. Her kurumu ve ilkesiyle birlikte kökten yıkmak istediği en az 80-100 yıl öncesi yani. Kendisi doğmamıştı bile…
Oysa, son 20 yılı yaşayanların büyük çoğunluğu, kimin tek parti faşizmi yarattığının bilincinde.
Bilincinde olmayan tek bir kesim var: tarikatlar, cemaatler.
O 20 yıl içinde devletin tüm aygıtları, AKP iktidarda kalsın, ona oy deposu olsun diye tarikat ve cemaatlerin yarattığı cahillik, eziklik, kör bağlılık düzenine her türlü olanağı sağladılar.
Siyasal dinci iktidarın yarattığı bunca yolsuzluğa, ekonomik bunalıma, yoksulluğa, çaresizliğe, baskıcı havaya karşın seçimlerde buyrukçuluğa verilen oyların belli bir düzeyden aşağı düşmemesi bu yüzden.
Yerel seçimler öncesi, doğal tabanları olan cemaat ve tarikatlar aracılığıyla bilinç yoksunu kıldıkları bu kitleye hoş görünecek çıkışlar, eylemler yapıyorlar ki buyrukçuluk ile yürüttükleri düzen altüst olmasın.