Türk-İş, temmuz ayında on iki aylık gıda enflasyonunu yüzde 64.99 olarak hesapladığını açıkladı. Bunun anlamı, bir yandan çiftçiler zarar ederken diğer yandan yurttaşlar gıda ürünlerini ucuza tüketemiyorlar demektir. Tarım ürünleri, kırsaldan tüketicinin sofrasına ulaşıncaya kadar; yüksek işçilik ve nakliye bedelleri (yol ve köprü müteahhitlerinin ücretleri dahil) yüksek belirlenen kabzımal ve market kazançları da eklenince fiyatları katlanıyor.
Temmuz ayında dört kişilik bir ailenin aylık gıda harcaması tutarı olan açlık sınırı 19 bin 234 lira ile 17 bin 2 liralık asgari ücretin üstünde bulunuyor. Bu durumda Türkiye’de işçilerden, emeklilerden ve işsizlerden oluşan önemli bir nüfusun ciddi bir gıda güvenliği sorunu olduğu ortaya çıkıyor.
Seyretmekle ya da yasaklar koymakla tarımda sorunlar çözülmüyor. Sektörü ithalatçılar için kazanç kapısı yaptığımız yetmemiş gibi şimdi de yapılan yönetmelik değişikliği ile iki yıl üst üste ekilmeyen tarlaların Tarım Bakanlığı marifetiyle başkalarına kiraya verilebileceği düzenlemesi getirildi. Birinci olarak bu düzenleme en temel hak olan mülkiyet hakkına aykırıdır. İkinci olarak tarım alanlarının yine birilerine peşkeş çekilmek istendiği anlaşılıyor. Bu iktidarın sektördeki tercihi sürekli ya ithalatçıdan yana ya da büyük sermayeden yana oluyor.