İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 2019 İstanbul yerel seçimlerinde ‘oyların çalındığını’ söyleyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yanında duran Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın ‘teyit edercesine tebessüm etmesini’ eleştirdi: “En büyük günah iftiradır. Benim Diyanet İşleri başkanım olamazsınız. Ben Sünni bir ailenin çocuğuyum, Müslüman’ım, şahsen benim olamazsınız.”
Habertürk canlı yayınında Fatih Altaylı’nın sorularını yanıtlayan İmamoğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
* Eleştiriyi dinlemeyi seviyorum. Otoriter rejimin Türkiye’ye ödettiği bedeli bir daha yaşatmaması adına, onun bir nimet olduğunu, tabii linçi bunun içine katmıyorum. Bu ülkenin eleştiriye ihtiyacı var. Yöneticilerin var. Yöneticilerin esprisi yapılamıyor yıllardır. Geçenlerde Güldür Güldür’de bir skeç yapıldı onun bir parçası olduğu için çok mutlu oldum. Zeka dolu eleştirilerin bize büyük faydası var.
‘Erdoğan benden dört kat fazla tatil yapmış’
* Üç senede toplam iki gün tatil. Bana en yakınım üç katı tatil yapmış. Cumhurbaşkanı (Tayyip Erdoğan), İBB başkanıyken benden dört katı tatil yapmış. Ben kasım ayında maratona girdim. Yedi ayı aşkın kampanya yürüttüm. İki-üç günlüğüne tatile gittim.
* Geldiğimde de o malum ki o dönemde 8-10 yerde su baskını oldu. O durumu gördüm, utanç duydum. İyi ki o süreci yaşadık. Tam 107 noktada sel baskını yapılan yerlerin tespitini yaptık. 10.2 milyar lira yerin altına yatırım yaptık. Şu anda İstanbul bu görüntüleri yaşamıyor. Üsküdar’da deniz kara ile birleşmiyor. Hiçbir yerde yok.
‘Çizmeleri daha önce giydim’
* Esenyurt’ta dere yatağını imara açmışsınız. Dünyada var mı bu Allah aşkına? Dolayısıyla her yağmurda o sokağı sel basıyor. Ben Fethiye’de iken denk geldi. Koca İstanbul’da sadece bir sokakta ve işin devam ettiği bir yerde sel oldu. Sel olduğunda ben çizmeleri giyip oraya gidecek belediye başkanı değilim. Çizmeleri daha önce giydim.
‘İşin şov kısmında olamam’
* Benim o saatte İstanbul’a yetişmem mümkün değil. Gece 3.30. İstanbul’un başka yerinde baskın yok. Tek noktada sorun var. 3600 personel çalışıyor. İSKİ Genel Müdürü orada. Ben telefon başındayım. İş çözülmüş. Bakan orada. Bu iş bitmiş, gelip orada çizme giyip şov mu yapmalıyım? Ben hanedan babası değilim ben aile babasıyım. İktidar nimetleri arasında dönen çocuğum yok. Ben aileme vakit ayırdım. İşin şov tarafında olmam.
Aldığı tehditler
* Benim mobeseden takip edilme sürecimin üstünü kapatmaya çalışanlar… Bunu unutturmayacağım. Ben tehdit ediliyorum, başvuruda bulunuyorum. Bu tabii duyuluyor, basına düşüyor. İçişleri Bakanı açıklama yapıyor, ‘Bizde böyle bir bilgi yok’ diyor. Vatandaş tutuklanıyor, ‘Basına düşmeseydi vazgeçmeyecektik’ diye ifadesi var. Bunu da unutturmayacağım. Yine bir tehdit alıyoruz, ihbarda bulunuyoruz. İlgilenilmiyor. Bir tanesi eğitimci Nazmi Arıkan’ı öldüren kişi.
‘İnancım gereği Diyanet İşleri başkanını kabul etmiyorum’
* Bu hangi akıl biliyor musunuz? Seçim iptal oldu bir sürü gerekçe aradılar. Şimdi İçişleri Bakanı televizyonda çok ciddi bir şey söylermişcesine… Cumhurbaşkanı cuma çıkışında ‘Çaldılar’ diyor, yanında Diyanet İşleri başkanı, ki benim Diyanet İşleri başkanım değil.
* İnancım gereği Diyanet İşleri başkanını ben kabul etmiyorum, benim başkanım değil. Siyasi bir açıklama yapıp, birisi hakkında iftirada bulunurken onu teyit edercesine gülüyorsanız, beni temsil etmezsiniz. En büyük günah iftiradır. Benim Diyanet İşleri başkanım olamazsınız. Ben sünni bir ailenin çocuğuyum, müslümanım, şahsen benim olamazsınız.
* İçişleri bakanı ne yapsın… ‘Sandık başında terörle iltisaklı kişiler tespit ettik’ dedi. Bir kişi sorgulandı mı, cezaevine girdi mi? Demokrasinin yüz karası günlerdi. Şimdi iftiranın, manipülasyonun peşindeler. Ben bunlara karşı duyarsız kalmam. Ben bu insanlara karşı büyük mücadele veriyorum.
‘Murat Ongun’un sözleri değildi’
* (Karadeniz gezisinde Murat Ongun’un sözleri) Ben onunla konuştum. Onun sözleri değil, herkes hata yapabilir. Benim iyi bir yol arkadaşım, ona güveniyorum. O benim duruşumu bire bir temsil etmez. Bizim ‘sözcü’ meselesi farklı olabiliyor, söylediği de yanlış anlaşılabilir, yanlış da söyleyebilir. Bu nedenle sözcülüğü kaldırdık.
* (‘Vız gelir tırıs gider sözü) ‘Bu söz ve duygu benim değil’ dedim hemen özür diledim. Hata yapabilirim. Üç yıllık siyaset yaşamımda böyle hatalar üzerinden kimlik tarifi yapmayı uygun bulmuyorum. Vicdansız bir yorum olarak görüyorum. Bu anlamda kendime güveniyorum. Benim her şeyi bilmem mümkün değil. On binlerce akıl danıştığım insan var. Moderatör anlayışıyla şehri yöneten bir başkanım.
‘Bizden önceki rantta toplam 1.5 trilyon liradan kamu faydalanamadı’
* Bizden önce donatı alanı iken imara açılan alandan elde edilen kazanç 890 milyar lira. İmar artışından 519 milyar 6 milyon. İmara açılan orman alanından 29 milyar liraya yakın. Toplam 1.5 trilyon lira. Bu rant. Ama kamu bu ranttan faydalanmadı.
* Bu şehirde birkaç yarış birden veriyoruz. Bunlardan biri hizmet yarışı. Bitirilmeyen 10 metroda birden çalışıyoruz. Dev enerji tesisleri kuruyoruz. Katı atık yakma tesisi enerji de üretiyor. Çöp gazından da bir tesis kurduk. Elektrik üreten kurum haline geldik. Finansmanından imalatına, işletmesine varıncaya kadar ahlaklı bir süreç yürütüyoruz. Ücretsiz ulaşım kartları dağıttık. 200 bin çocuğa süt dağıttık, tek bir fotoğraf göstermedik. 32 tane kreşimiz var. 45 tane de inşaat. 10 bin çocuk olacak. Bizden önce sıfırdı.
Polis okulu arazisinin satışı
* Biz satmadık. İş bitmiş. Sözleşme yapılmış. 2018’den önce 918 milyon lira yatırılmış. Sözleşme almış yürümüş, siz ne diyorsunuz. Şu anda bu yargı ve bu süreçle ilgili benim yapacağım şeyler kısıtlı. Danıştay tarafından planın iptali için dava açılıyor. Önümüze geliyor mesele. Ya ben bunlarla yürüyeceğim bu inşaatın ortağı olacağım ya da paramızı alacağız. İki şey yaptık. Bir paramızı aldık. 2 milyar 80 milyon lira. Bu esnada Danıştay’dan iptal kararı çıktı. Şu anda orada plansız devam ediyor.
Swis Otel
* (Swis Otel) 421 milyon liraya satılmış 12 yıl önce. Buraya CHP’li birkaç meclis üyesi dava açıyor. Sonra bu iş önümüze geldi. Davayı satın alan kaybetmiş. Biz de çağırdık, ‘Sana paranı veremeyiz’ dedik. AK Parti döneminde harcanmış. ‘Bize zaman tanırsanız, size anlaşmaya varız’ dedik. Ben tapumu alırım, daha iyi bir fiyata satarım. Sattığım fiyattan dolayı da çok daha büyük para kazanırım. Sadece sizinle dava uzamasın diye protokol yaptık. Sana paranı bir sene sonra ödeyebiliriz. Meclis’te karar çıkması lazım. Satış kararı da çıkarsa ben kabul ederim dedim. Süreç oybirliği ile Meclis’ten çıktı. İBB olarak mutabakat yapmaya yetki aldık. Satış yetkisinden itibaren ‘Bir yıl içinde paranı öderiz’ dedik. 1 milyon 225 milyon lirasını verdiğimiz zaman burası bizim olacak. Şu anda devir söz konusu değil. En iyi fiyatı bulursak satarız. Piyasa araştırmaları yapıyoruz. İhale süreci başlayacak. Biz buradan bir kar elde edebilirsek satacağız.
‘Sosyal yardımları artırdık’
* İstanbul’da her vatandaşımızın eşit ve adil hizmet alması için gayret ediyoruz. Yarattıkları ekonomik krize meydan okuyoruz. Sosyal yardımlar, burslar, ücretsiz ulaşımlar… Sosyal yardım bütçesini 5 kat artırdık. Yarattıkları o çevre krizine karşı meydan okuyoruz.
‘Sekiz aydır çalışanlarımızı mağdur ettiler’
* (İBB’ye terör teftişi) 86 bin çalışanımı zan altında bıraktınız. 20-30 kişi için çıkarılan kararı da doğru bulmuyorum. Terörle iltisaklı ise neden geziyor dışarıda. İşten neden çıkardın diyorlar ben çıkarmadım kanun çıkarıyor. Zaten görevden almak için can atıyor.
* Kürt ve şafi vatandaşlara hizmet etsin diye gassal aldım, diyorsun ki bu terörist. Bunun sorumlusu ben değilim. Dünyanın hiçbir adil ülkesinde bunu anlatamazsınız. Sekiz aydır çalışanlarımızı mağdur ettiler.
‘İmamoğlu’ndan genel başkanımıza daha yakın bir çalışan olamaz’
* Bir insan hakkında bir buçuk yıl boyunca, Hürriyet’ten Sabah’a günde altı-yedi köşe yazısı yazılır mı? Anlamaya çalışıyorum. TV alt yazılarında her akşam aylarca Kılıçdaroğlu mu İmamoğlu mu yazıyor. İstanbul seçimleri böyle bir tarif yapmış insanların beynine, ben yapmadım.
* (Cumhurbaşkanlığı adaylığı) Daha büyük sorumluluklar var. Şu an benim sorumluluklarım var. İstanbul’a layıkıyla hizmet ederek mesaj vermek. Mesaj, ‘millet ittifakı’ en iyisini yapar. Bütün bu sorumluluk duygusuyla İstanbul üzerinden Türkiye’ye mesaj veriyorum. CHP’lilere de mesaj veriyorum, evet biz böyle yönetiriz.
* Altılı masanın mimarı genel başkanımız. Bir süreç yönetiyor. CHP’li olan herkesin olduğu gibi benim de iradem onun elinde. İmza atacağı karar, İmamoğlu’nun neferi olacak karardır. Ekrem İmamoğlu’ndan genel başkanımıza daha yakın bir çalışan olamaz.
‘Devletimizin birimleri bu göç meselesinde bizi yanına bile yaklaştırmak istemiyor’
* Ne acı ki, defalarca yazı yazmamıza, iş birliği önermemize rağmen, devletimizin birimleri bu göç meselesinde bizi yanına bile yaklaştırmak istemiyor. Halbuki can damarıyız. Yerel yönetimlerin bu denli sürecin dışında bırakıldığı hiç bir dünya devleti yok şu anda.
* Kişi başı su kullanım üzerinden baktığımızda 19,5 milyon insana hizmet ediyoruz. 2-2,5 milyon civarında İstanbul’da mülteci var. Ancak bu engellenemiyor. Tutarlı, sağlıklı bir göçmen politikası uygulamadık. Partizanlık üzerinden yaptılar bunu.