İlişki doğası gereği sorunları da beraberinde getiriyor. Yılllarını çiftlerle terapi yaparak geçiren uzman bu kaçınılmaz sorunlara rağmen mutlu bir ilişki için çıkardığı dersleri anlattı.
30 yılı aşkın süredir çiftlerle çalışan ve ‘Tell Me the Truth about Love’ (Bana aşkla ilgili gerçeği söyle) isimli kitabın yazarı Sussan Abse Guardian’a mutlu bir ilişkinin yedi olmazsa olmazını sıraladı.
1.Kavga etmek iyidir
Abse “Bir çift hiç kavga etmiyorsa sorunlarını beklemeye almışlar demektir” diyor: “Bir şeyleri açıklığa kavuşturduğunuzda çokça duygu ve üzüntü açığa çıkar. Sadece bir süre üzeri örtülü kalmıştır.”
Daha genel anlamda konuşmak gerekirse birbirinize kendinizi göstermezseniz yakınlığın önüne engel koymuş olursunuz.
2.Suçlamayı bırakın
Terapi seanslarında sıklıkla yaptığı bir şakayı şöyle anlatıyor Abse: “İkinizin de anlattıklarını dikkatlice dinledim ve suçlu… derim. Bunun amacı karşımdaki çifte mahkeme salonunda gibi davranıyorsunuz ve ikiniz de bana deliller sunuyorsunuz demek. Onları yargılayacağımı, birinin iğrenç bir şey yaptığını diğerinin masum olduğunu söylememi istiyorlar. Ama hiç böyle bir durum değil. Doğru veya yanlış yok. Bu durumu ikisi birlikte yarattı.”
3.’Sen hep…’ yerine ‘… hissediyorum’ kullanın
Evlilik sorunlarını çözmedeki en eski yöntemlerden biridir. Karşınızdakini suçlamaktansa “Ben” diye başlayan cümleler kurmalısınız.
İnsanların suçlamayı daha kolay bulmasının sebebi de ilginç: İnsan kendi duygularını tarif ederken özellikle üzüntü veya korku söz konusu olduğunda kendini savunmasız kılıyor.
Abse’e göre bu yalnızca çiftler için geçerli olan bir durum değil, bu tüm insanlığın bir hastalığı: “Kendi savunmasızlığımız için o kadar endişeleniyoruz ki bunu kapatmak için agresifleşiyoruz. Bazen insanlara ne kadar kırılgan olduğunuzu göstermek güvenli olmuyor. Elinizi açık etmek iyidir. Biriyle konuşurken endişeliyseniz, ona sadece meseleyi söylemeyin, bu meseleyi ona söylemekten endişe duyduğunuzu da söyleyin. Bunun sizin için zor olduğuna dair sinyal verin.”
4. Çocuk sahibi olmanın ilişkinizi değiştireceğini bilin
Hemen hemen bütün ilişki sorunlarındaki ortak mesaj şu: Bir çiftin en başta birlikte olmasını sağlayan şey ikisinin de yürüyüş yapmayı seviyor olması ya da benzer eğitim almış olmaları değil. Yeniden yaratmak ya da üstesinden gelmek istedikleri çocukluk dinamiklerinin yansıması: “Çocukluğunuzda özlemini duyduğunuz sevgi dolu, anne-baba figürüyle tanışacağınız beklentileri bu denkleme çocuk aldığınızda imkansız hale gelir. Çünkü çocuk yapınca artık gerçek bir bebek vardır ve artık ilişkide birbirinize anne-babalık yapmaya imkan kalmaz. İhtiyaçlar çatışmasına döner.”
İlişkinden alınan tatmin genelde çocuk sahibi olma sonrası azalır.
Ancak Abse’in anlattığına göre çocuk sahibi olarak olgunlaşan ve yakınlıkları daha da derinleşen çok sayıda çift de var. Dolayısıyla burada kural şu: Çocuk sahibi olun ya da olmayın, bunun ilişkinizi önlenemez şekilde değiştireceğinin farkında olun.
5.Seks yapın (Ya da yapmayın ama yapmayı bıraktığınızı fark edin)
Abse çok sayıda cinsellik yaşamayan çift olduğunu söylüyor: “Bu elbette mümkün. Ancak eğer 20’li, 30’lu, 40’lu ve muhtemelen 50’li yaşlarınızdaysanız ve seks yapmıyorsanız bunun ilişkinizi bitirme riski var. İnsanlar seks ister, yakınlık ister, bu hayatın önemli bir parçası.“
Seks hayatınız alarm veriyorsa, tekrar toparlanacağını varsaymayın. Çünkü bununla birlikte bir endişe de birikir: “25 yıldır seks yapmayan çiftler 60’larında bana gelip ‘bize yardımcı olabilir misiniz’ diye soruyorlar. Muhtemelen olamam.”
6.Ayrılmakla tehdit etmek kötü bir fikir
Bu tehditlerin yıpratıcı olduğuna dikkat çekiyor Abse: “Temelde güvende olma hissine zarar veriyor. Halbuki çatışmalar yaşamak ve çözümlere ulaşmak için güven duygusuna ihtiyacınız var.”
7.Birbirinizi etiketlemeyin
Abes çiftlerin etiketleme merakını şöyle anlatıyor: “Benim gençliğimde herkes annesinin histrionik kişilik bozukluğu olduğunu ve babasının spektrumda olduğunu düşünürdü, bunu çok komik bulurdum. Şimdi herkes partnerinin borderline kişilik bozukluğu ya da dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) olduğunu sanıyor. Çocuğunuz için bu etiketleme isteğini anlayabiliyorum, gerekli. Ama bunun yetişkinlere bir faydası yok.”