“Türk dünyasının ortak alfabesi kabul edildi” haberleri çıktı. Harflerin sayısı 34’e çıkacakmış. Türk devletlerinin ortak projelerini bilimsel yapılar olarak görmek ve fonetik kayıtlara almak en doğrusudur. Ancak Türkçenin bu şekilde düzeltileceğini, düzgün telaffuz edileceğini sanmak, hele bunu bürokratik bir yapıyla gerçekleştirmeyi ummak gülünçtür. Bu çözümsüzlük ortamında, ne kadar işleyeceği belirsiz bir alfabe teklifinden önce, medyada konuşulan ve matbaa dili olarak kullanılan Türkçeyi güçlendirelim.
12 Eylül’de gazetelerde “Türk dünyasının ortak alfabesi kabul edildi” haberi vardı. Mevcut 29 harfe eklemeler yapılacakmış, sayı 34’e çıkacakmış. Eklenen harfler de aslında harf demeye bin şahit ister; daha çok hareke misali bir takım işaretler. Fakat içlerinde en gereksiz olanı da “Q” harfi. Bu “Q”, Arapçadaki “kaf”ın karşılığı olarak görülüyor ve Türk lehçelerinde kaba bir şekilde telaffuz edilen kalın “K” sesini karşılıyormuş. Hem İran’da hem Sovyet Azerbaycan’ında, keza Osmanlı dünyasında da okumuş yazmış insanlarımız bu kalın “kaf”ı pek kullanmazdı. Modern Farsçada bu “kaf” zaten “Ga” sedasıyla karşılanır. Bu kalın telaffuz, halk arasında vardı ve hâlâ da var.
Türkiye dil meselesinde öncü olma vasfını yitirdi
Bir de “e” var ki, oldukça açık bir ses; ancak edebiyat ve tiyatro sahnelerinde gittikçe terk ediliyor. Dil meselesinde siyasi tayinlerin yetkinliği olmadığı malum. Bilhassa Türk birliğine üye devletlerin içinde dil biliminde otorite sayılacak uzmanlar Macar bilim insanlarıdır. Macar meslektaşlarımız, Türk dilini hakkıyla öğrenmiş, derin bilgi birikimine sahip bir gruptur. İkinci sırada Azerbaycanlılar ve Kazan Tatarları gelir. Ne yazık ki Türkiye, bu konuda öncü olma vasfını yitirmiştir. Bunu geri kazanmak ise son derece önemlidir.
Önerilen bu harfler, hele o garip “kâf u nûn” kombinasyonu, kırsal bir konuşmayı çağrıştırıyor. Cumhurbaşkanı’mızın bu tarz bir telaffuzu kullanmadığını hepimiz biliyoruz. Hiçbir nutkunda “yaptığının, ettiğinin” gibi bir telaffuz işittiniz mi? Yakın zamana kadar lise tahsili görmüş hiçbir İstanbul ve Anadolu çocuğu da bu tarzı korumazdı. Ancak bugün işler değişti. Daha vahim bir tabloyla karşı karşıyayız. Haberi sunan spiker hanımdan tutun da, genç kızlarımızın büyük bir kısmı, bırakın bu yeni beş harfi, mevcut sekiz sesli harfi dahi düzgün telaffuz edemiyor. Türkçemiz, adeta sümüklü bir telaffuzla dolaşıyor ortalıkta.