Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
FETÖ’cü takımı ve Almanya’daki BND dalkavuklarının sosyal medyada “Çanakkale’yi 19 bin Alman savundu, zaferi böyle kazandık” gibi utanmazca iddialarını görüyoruz. Bu türden utanmazlıklar maalesef bizim kasaba münevverlerinde de görülüyor. “Atatürk’ü kim bilirdi?” diyorlar. Bilen biliyordu. Zaten Çanakkale’de söylediğim gibi her savunucu, tarihimizin yüce abideleridir.
Mustafa Kemal Bey Gelibolu’dan sonra mirliva (tuğgeneral) yapıldı. Savaş Nişanı kazandı ve Edirne’ye tayin edildi. Oradan da Diyarbakır Kolordusu’na geçti. Burada Bitlis ve Muş’un istirdadı gibi büyük bir zafer kazandı. Ancak geri aldığı bu yerlerden Muş kısa süre sonra tekrar Rusya’nın eline geçti. Filistin’e ilk tayini de 1917 ortalarında Yıldırım Ordular Grubu kurulduğunda oldu. Bazı cahil kişilerin yazdığı gibi Gazze’den kaçıp kuzeye gitmiş değildir. Filistin’e ikinci tayini 1918 Ağustos’unda olmuştur. Suriye Cephesi’ne başkomutan olarak tayin edilen Liman Paşa’nın yönetiminde 7.Ordu’ya komuta etmiştir. Birinci Dünya Savaşı’ndaki yenilgimiz, esasen Avusturya’nın işe yaramaz derecede kötü kurulan Rusya’daki mevzilerini tutamaması, Bulgaristan’ın aniden mütareke istemesi (çünkü onlar da tükenmiştir) ve Almanya’nın da nihayet bizim hemen ardımızdan mütareke talebinde bulunmasıyla sona ermiştir. Bulgaristan’ın çekilmesinden sonra İtilaf Devletleri’nin bölgedeki komutanı olan Fransız Mareşal Louis Franchet d’Espèrey’in yolu açılmıştır. Bu durumda yapılacak bir şey kalmamıştır. Dolayısıyla, Nablus’taki kısmî direnişe rağmen, Mustafa Kemal Paşa’nın da elinde fazla bir imkân yoktu ve mütareke geldi.
Burada bahsedilecek tek şey, Mustafa Kemal Paşa’nın ricat (geri çekilme) denen olayı, elinden geldiğince düzgün ve tertipli bir şekilde yapmış olmasıdır. 20. yüzyılın büyük Türk mareşali ve etrafındaki isimler hakkında sürekli olarak dil uzatmak, bu kasaba münevverlerinin işi olan bir küstahlık ve hamakattir. Bunları dinlemeyiniz. Her fırsatta önlerine mikrofon uzatılınca her konuda ahkâm keserler. Ayasofya meselesinde her biri Bizans tarihi uzmanı kesilir, cumhuriyet tarihine gelince zaten doğuştan uzman olduklarını iddia ederler…
…Trablusgarp’a gönüllü olarak savaşmaya giden, Sofya’da ataşemiliterken cephede ısrarla görev isteyen ve Çanakkale’de müstesna bir genç komutan olan Mustafa Kemal’i Filistin’den kaçmakla itham edenler, kasaba dedikoducularından başka bir şey değildir. Lütfen ufkunuzu ortaokul cehaletinin ötesine taşıyın. Çünkü bizim 1950’lere kadar nefis bir ortaokul ve lise eğitim sistemimiz vardı, ilkokulumuz da aynı şekilde sağlamdı. Ne yazık ki bu sistem harap edildi. Bu tipler, bu harap edilen sistemin ve niteliksiz hale getirilen öğretmen kadrolarının ürünüdür. Eksiğinizi biliniz derim.