Kaç kere örnek vererek yazmışımdır. İspanya diktatörü General Franco herhalde solcu değildi ama kıyılardan her türlü özel mülkiyeti ve kullanımı kaldırdı. Lüks oteller bile belirli sayıda şezlong koyabilir ve herkesin aynı yerde şezlonglarını koyup uzanmalarına kimse engel olamazdı. Bugün de İspanya böyle devam ediyor. Kendi 30 milyon nüfusu kadar genel yılık 40-50 milyonu da bu şekilde ağırlayabiliyor.
Hâlâ koruma altındaki bölgelerde bile bungalov yapmaya kalkan sözde Anadolu kaplanı iş insanları var. Coğrafi ayırım yaptığımı zannetmeyin. Göcek’te de ismi lazım değil, denize sarkıttığı birkaç dubanın üstüne bir iki mobil ev yapan İstanbullu çakallar vardı. Sahillerde iskele kuruluşu, falanın iskelesine filanın teknesini bağlaması günlük kavgalar arasına karışmış vaziyette. İnsanlar çok objektif değildir. Türk halkı olmadık şeylere boyun eğer, görmezlikten gelir, hiç ummadığınız yerde de tepesi atar. Bırakın sosyal ihtiyaç ve eşitlik anlayışı her şeyden evvel huzurumuz için kıyı eşkıyalarının önünü almanız gerekir hem de acilen.
Denizlerimizin kullanılışı bu şekilde haydutların eline terk edildiği için biraz parası ve hali vakti müsait olan Yunanistan vizesi için kuyruğa girdi. Korkunç ücretler ödeniyor. Komşunun açgözlü esnaf vizeciliğine dünya kadar para ödenmeye başlandı. Bu gidişle turizmimizin astarı yüzünden pahalıya mal olacak.
Lütfen biraz acele edin, planlı olun ve bilhassa kayırmacılıktan vazgeçin. Bu otelcilik işinde çok hassas davranmamız gerekiyor. Savunma kaleleri gibi çirkin oteller devri geçiyor. Mesele İspanya o dönemi denedi ve bugün hepsi iptal ediliyor. Antalya’nın Belek mıntıkası, yavaş yavaş Fenike yöresi, Mersin kıyıları görgüsüzlüğün ve açgözlü yağmacılığın hazin görüntüleridir. Dediğim gibi “bakalım görelim” demeli. Daha şimdiden alkış tutacağımıza sadece gözlerimizi dikmeli, Sayın Bakan ve çalışma arkadaşlarını gözlemeliyiz.