Tüm Eczacı İşverenler Sendikası, bitmeyen ilaç yokluğu sorunu ve hastaların ödediği katılım ile fark ücretleri miktarlarının gün geçtikçe çekilmez bir hal aldığı konusunda uyardı.
Yüksek enflasyon, ilaç avro kuruyla reel kur arasındaki makasın giderek açılmasının önemli sonuçlarından biri eczane raflarının boşalması. Makas açıldıkça ‘yoka giren’ ilaç sayısı da artıyor, tedaviler yarım kalıyor.
İlacın hammaddesi ve ambalaj malzemelerinin yurtdışından geldiğini hatırlatan Tüm Eczacı İşverenler Sendikası Genel Başkanı Ecz. Nurten Saydan, “Çocuk şuruplarının bulunmama nedeni cam şişe maliyetlerindeki artış. İlaç firmalarının verilerine göre ilaç hammaddelerinin yüzde 98’i ithal ediliyor. İlaç avro kuru ile reel avro kuru arasındaki uçurumdan dolayı da birçok ilaç ve de yeni molekül ilaç da maalesef ülkemize gelemiyor” dedi.
‘En temel ilaçlar bile yok!’
En temel, birinci basamak kullanılan antibiyotiğin bile piyasada bulunmadığını, özellikle nöbetlerde gelen reçeteleri karşılamada büyük güçlük yaşadıklarını kaydeden Saydan şunları söyledi:
“Özellikle, diyabet, ağrı kesici, antibiyotik, tansiyon, çocuk şurupları, antidepresan, tüp bebek, epilepsi, kanser gibi bir çok hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlarda ciddi anlamda sıkıntı yaşanıyor. Hatta bazı ilaçların eşdeğeri dahi yok. Böyle olunca da hastalar ilaçlarını temin etmekte güçlük çekiyor. Doktorlarına tekrar giderek piyasada mevcut olan ilaçlara göre tedavilerini değiştirmek zorunda kalıyorlar. Bu duruma Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun (TİTCK) acil bir çözüm üretmesi gerekiyor. Sağlık Bakanlığı’nın ülkemizin tek sağlık otoritesinin kendisi olduğunu hatırlaması ve hatırlatması gerekiyor.”
‘Eşdeğer ilaç yaygınlaşmalı’
Avro kuru 18 lirayı geçmişken, ilaç fiyatlandırmasında uygulanan avro kuruysa 7,86 lirada. İlaçların ve üretimde kullanılan hammaddenin büyük kısmı yurtdışından ithal ediliyor. Aradaki ciddi farktan ötürü ilaç firmaları ithalden kaçınıyor. Saydan, bunun sonuçlarını şöyle açıklıyor:
“Bundan dolayı birçok ilaç bulunamamaya, ‘yok’a girmeye veya ‘tevzi’ dediğimiz, yani depolardan hastalarımıza yetmeyecek kadar, bir veya iki kutu gönderilmeye, ithal edilen ürünler ithal edilmemeye başlıyor ve yeni çıkan ilaçlar da ülkemize gelmiyor. Dolayısıyla hastalarımızın tedavisinin aksamasına, tedavi olamamalarına hatta doktorların tedaviyi değiştirmek zorunda kalmasına neden oluyor.
Artık ilaç kolay bulunur ve ulaşılabilir hale gelmeli. Eczacılar olarak çok rahatsızız. Son senelerde ilaç yokluğu sıkıntısını çekiyoruz, vatandaşa bu durumu anlatmaya çalışıyoruz. Bir kez daha söyleyeyim sorun bizden kaynaklanmıyor. Tedavi ve ilaç parasının bütçeye vereceği yükün azaltılması ancak yerli ilaç desteklenerek mümkün. Bu bağlamda eşdeğer ilacı yaygınlaştırmak için reçetelerde bir an önce etken madde yazılımına geçilmelidir.”
‘Muayene katılım payı eczaneye değil SGK’ya ödeniyor’
Saydan, muayene ücretleri, ilaç fiyat farklarının ve ilaç katılım paylarının azaltılması gerektiğine vurgu yaptı. Vatandaşa ilaç yükünün fazla geldiğinin altını çizen Saydan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Vatandaş bilmeli ki; muayene katılım payını, ilaç katılım payı ücretlerini eczanelerimize SGK istediği için ödüyorlar. Sosyal güvenlik kurumu eczanelerimiz aracılığı ile hastanelerin muayene ve reçete başına alınan ücretleri eczacılara tahsil ettirmektedir. Ayrıca SGK, ilacın tamamını ödemiyor, eşdeğer ilaçlar içinde en ucuz ilacın tane fiyatını hesaplayıp, diğer ilaçları tane fiyatına göre ödüyor. Hatta çocuk şuruplarında mililitre fiyatına göre hesap yapılıyor. Bu durum çok yakında daha da kötü hale gelecek. Çünkü SGK terapötik (tedavi edici) eşdeğerlilik uygulamasını hayata geçiriyor. Bunun neticesinde, vatandaşın ödediği fiyat farkı daha da artacak hatta ödenmemeye başlayacaktır. SGK, birçok etken maddesi farklı ilacı aynı eşdeğer grupmuş gibi değerlendirerek, Medula sisteminde tanesi en ucuz olandan hesap yapıp ona göre ödeme yapacak. Bunun için sendika olarak eczacılık fakültelerimizin değerli ve bilimsel görüşlerini de alıp Danıştay’da dava açılmasına karar verdik. Bu bilimsel olmayan ‘terapötik eşdeğerlilik’ kavramına SGK tarafından son verilmesi gerekiyor.”