Çünkü, Kazakistan isyanı ortada böyle bir tartışma yokken, bizzat Cumhurbaşkanının “Sokaklara döküleceklermiş, siz 15 Temmuz’u görmediniz mi? Nereye dökülürseniz dökülün, Bizler Cumhur İttifakı olarak hepinizi önümüze katar, gideceğiniz yere kadar kovalarız” diyerek, CHP ve Millet İttifakı etrafındaki partileri hedefe koymakla kalmayıp talepleri için en demokratik haklarını kullanarak harekete geçebilecek tüm kesimleri, tehdit eden bir kampanya başlatmasının hemen üstüne gelmesi Kazakistan’daki gelişmeleri Türkiye’nin sıcak gündemine taşıdı.
Ancak buradaki gelişmeler Türkiye’nin dış politikasının ne kadar hamasete dayalı olduğunu ne kadar kıpırdayamaz (Manevra yapamaz) hale geldiğini de gösterdi.
Çünkü, genelde eski Osmanlı mirası denilen ülkeler üstüne oturtulan yeni Osmanlıcı dış politika, özellikle de Cumhur İttifakının gündeme gelmesiyle bir ayağını da Orta Asya’daki “Türki cumhuriyetlere” atmıştı. Hatta Türkiye’deki tek adam rejiminin “Türk tipi başkanlık sistemi” de bu tek adam yönetimlerinden ilhamdı!
Nitekim geçtiğimiz kasım ayında Türkiye’de yapılan “Türk Devletleri Teşkilatı zirvesi”nde Binali Yıldırım’ın “Türkiye’nin Aksakalı” olarak ilan edilmesini Erdoğan büyük bir olay gibi sunmuştu.
Ancak, başı sıkışan Tokayev’in Türk Devleri Teşkilatı ve onun başı olmakla övünen Türkiye’den değil Rusya’dan yardım istemesi Ankara’da soğuk duş etkisi yaptı!