Son iki haftada “Kürt sorununun çözümü” etrafında yapılın tartışmaların salı günü MHP, CHP ve DEM Parti’nin grup toplantılarında daha somutlandığını gördük. Cumhur İttifakının bu konuda direksiyona geçirdiği anlaşılan Bahçeli DEM Parti başta olmak üzere muhalefetin arkalarında hizalanmasını, Öcalan’ın da örgütü tasfiye etmesini istiyor. Bahçeli sorunun böylece çözüleceğini iddia etme çizgisinde. Bu çizgi Kürt sorununun çözümü değil, istismarı üstünden muhalefeti yeniden dizayn etme hamlesi olarak organize edilme girişimi yapılmak istenmektedir. Eğer DEM Parti ve Öcalan belirlenen çizgiye gelirse diğer sorunların sonradan adım adım hayata geçirileceği ima edilmektedir.
Oysa bugün Kürt sorunu sadece Türkiye’deki Kürtlerin ve Kürt siyasetinin bazı somut taleplerinden ibaret değildir. Tersine Kürt sorunu bugün Suriye, Irak, İran ve Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren ve bu ülkelerin iç barışının olduğu kadar bölge barışının başlıca koşulu olan bir sorundur. Elbette bugün tartışılan “çözüm” Türkiye’nin Kürt sorunu ve bu konuda atılacak somut kimi adımlarla sınırlıdır. Ama sorunu bölge çapındaki boyutuyla görmedikçe Türkiye’de atılacak adımların amaç ve kapsamlarının doğru olarak belirlenmesi de olanaklı değildir. Bu yüzden “Kürt sorunu” Bahçeli ve Erdoğan’ın muhalefeti yaratacakları suni dalgalarla alabora etmenin aracı olarak kullanıp sonra da bir kenara atabilecekleri bir sorun değildir.
Çünkü Kürt sorununun çözümü mücadelesi “İsrail bize saldıracak” gibi yapay bir sorun değildir. Ki DEM Parti, CHP ve ülkemizin demokrasi güçleri iktidarın provokatif girimlerini aşan, talepler etrafında birleşen bir mücadele çizgisinde inisiyatif alabilirse Bahçeli’nin direksiyonda oluğu istismar cephesi amaçlarına varamaz ama Türkiye’nin halkları, demokrasi güçleri Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü, dolayısıyla demokrasi ve özgürlükler alanında önemli adımlar atılabilir. Yeter ki demokrasi güçleri gereken inisiyatifi almada üslerine düşeni yapabilsin!