İnsan Hakları Derneği (İHD) avukatı Gülseren Yoleri, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL ile birlikte askı ve elektrik gibi eski işkence aletlerinin yeniden ortaya çıktığını söyledi. Öyle ki, gözaltına alınanların polis merkezlerindeki nezarethaneye girmek yerine 30 yıl hapis yatmayı tercih ettikleri belirtildi.

Arşiv fotoğraf: Reuters
Cumhuriyet’ten Hilal Köse’ye konuşan Yoleri, 30 gün gözaltı, avukat yardımı alamama ve gizlilik kararının zaten başlı başına işkence olduğunu belirterek, ziyaret ettiği Silivri Cezaevi’ni anlattı: “31 Ağustos’ta gitmiştik. Hak gaspları, hemen, darbe girişiminin ardından başlamıştı. TV kanallarında, gazetelerde sınırlamalar hemen yapılmıştı. İlk günler günlük gazeteler hiç verilmemişti. Evrensel ve Birgün şu an hala içeri alınmıyor. Sohbet ve tedavi hakkında engellemeler var. Mahpuslara ‘OHAL var hastaneye götüremeyiz’ deniliyor. Kapasitenin üstünde doluluk var. Silivri dahil pek çok cezaevinde mahpusların nöbetleşe uyuduklarını biliyoruz.”
Silivri Cezaevi’nde sırayla nefes alınıyor
Silivri’de hücre cezası verilen yerlerin koğuş haline dönüştürüldüğünü söyleyen Yoleri, sözlerine şöyle devam etti: “Havalandırması olmayan, tuvaletteki lavaboda bulaşıklarınızı yıkamak zorunda olduğunuz, küçücük mekanlar buralar. Mahpuslar, nefes alabilmek için sırayla cama yapıştıklarını anlattılar. Uzun süre burada kalanlarda sağlık problemleri başlamış. Açlık grevi yapmayı düşünüyorlar. Cezaevlerinde kaos yaşanıyor aslında. Açık görüşlerin ne zaman yapılacağı belli değil. Silivri’de cama, ‘Gelmeden önce arayın’ diye yazı yazmışlar. Görüş günlerini keyfi olarak değiştiriyorlar. Uzak yerlerden gelenler, görüşemeden geri dönüyor. Disiplin cezaları arttı. Koğuşlara giriş ve çıkışlarda çıplak arama dayatması var. Karşı çıkıldığında şiddet devreye giriyor.”
‘Nezarethaneye atmayın, 30 yıl hapise razıyım’
Yoleri’nin aktardığına göre İHD’ye başvuran bir öğretmen şunları anlattı: “FETÖ’yle bir bağımız yok. Sadece muhafazakar bir aileyiz. Eşim meslekten atıldı. Gözaltında dördüncü gün gördüm. Yüzünde darp izleri vardı. ‘Ne oldu’ diye sorunca, polis müdahale etti. ‘Herhangi bir şey sorarsan, seni de alırız. Konuşma, sadece gör’ dedi. Eşimi de ‘Bir şey söylersen 30 sene yatarsın ya da bize ayrıntılı bilgi vereceksin’ diye tehdit ettiler. Eşim de ‘Beni nezarete atmayın, 30 sene yatmaya razıyım’ dedi. Çok korkmuştu. Ben de orada gayri resmi olarak sorguya çekildim. Tehdit edildim.”
İki hafta önce 18 kişilik bir heyetle Şırnak ve Nusaybin’e gittiklerini ifade eden avukat Yoleri, şunları kaydetti: “Gözaltı merkezlerinde işkencenin olduğunu aktardılar. ‘Eski tip işkence başladı. Askı, elektrik gibi eski işkence aletlerini sanki saklamışlar, şimdi ortaya çıkardılar’ dediler. Aslında bölgede sokağa çıkmak da evde kalmak da işkence. Yıkıntıların ortasındalar. Sabaha kadar silah seslerinin, iş makinelerinin sesini duyuyorsunuz. Sokakları zırhlı araçlar kuşatıyor.”