İktidarını kaybetmemek için her yola başvuran rejim, kendisinden yana olmayan herkesin birer “ulusal güvenlik” tehdidi olarak kodlamama çalışırken itiraz eden, karşı çıkan her kesimi susturmaya çalışıyor. Toplumu “biz ve onlar” ayrımına tabi tutan rejimin kendi meşrebince “iç ve dış” düşman belirlerken nihai hedef ise anayasa.
Bu ahval ve şerait içerisinde iktidarın yeni iç ve dış tehdit kavramsallaştırmaları, yeni anayasanın sınırlarını ve yapısını da belirleyecek. Ve görün o ki, yeni anayasada demokratik standartlar değil, güvenlik öncelikleri belirleyici olacak. Cumhuriyetin dinsel-ideolojik akla göre yeniden biçimlendirilmeye çalışıldığı ülkede rejimden başka türlüsü de zaten beklenemezdi.
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nden etki ajanlığı teklifine, seferberlik belgesinden yargı paketine tüm bu adımlar “sivilleştirileceği” ilan edilen yeni anayasanın karakterine dair çarpıcı doneler sunuyor. Bu anlayıştan ne “yumuşama, ne “normalleşme” ne de “sivil anayasa” çıkar.