Amerikalı gazeteci Seymour Hersh’ün gerek Suriye’de geçen yaz meydana gelen kimyasal silah saldırısına ilişkin Türkiye’yi ağır zan altında bırakan makalesi, gerekse bu makale üzerine Diken’e verdiği söyleşi epey gürültü kopardı.
Birçok yayın, hem makaleye hem söyleşiye geniş yer ayırdı; iddiaların önemine dikkat çekip üzerine gidilmesi gerektiğini söyleyenler de oldu, yeterince delillendirilmediğini ileri sürenler de.
Hersh: Belgelerim ver, kaynaklarım kovulsun mu?
Bütün bunlar içinde Hürriyet gazetesinin haberleri dikkat çekti.
Hürriyet ilk günden itibaren nedense haberdeki vahim iddiaların değil, Hersh’ün ve haberin zaafları olarak sunduğu noktaları öne çıkarmayı tercih etti; adeta söz konusu iddiaları çürütmeyi misyon edindi.
Eleştirilere tek örnek yok
Hürriyet makaleyle ilgili ilk haberinde Hersh’ün, ‘anonim’ kaynaklar kullanmakla eleştirildiğini vurgulama gereği duydu ama bu eleştirilere tek bir örnek verme gereği duymadı. Tabii bir Pulitzer, beş Polk ödülü sahibi Hersh’ün o kaynakları kullanarak yaptığı onlarca haberin 40 yıl boyunca ABD’nin en saygın gazete ve dergilerinde yayınlandığını da…
Kaldı ki ‘anonim’ kaynak kullanmak, yani haber kaynağı uygun görmediği için adını saklı tutmak tüm dünyada ve Türkiye’de yaygın biçimde kullanılan bir gazetecilik yöntemi. ‘Watergate skandalı’ndan ‘İmralı zabıtları’na dek sayısız başarılı örneği var. Tabii bizzat Hürriyet’in patlattığı ‘Çuval hadisesi’ni de unutmayalım.
Hürriyet ertesi gün, yine haberin değil Beyaz Saray’dan yapılan ‘yalanlama’nın peşine düşmüştü. Amerikan yönetiminin, makalesini yazarken Hersh’ün sorularına ceavaben kendisine gönderdiği açıklama yeniden piyasaya sürüldü. Beyaz Saray, haberi elbette yalanlayacaktı; çünkü, Hersh’ün de belirttiği gibi doğru kabul etse kendi yalanını, yalanlarını da kabul etmiş olacaktı.
Son olarak Hürriyet bugün de, makalenin dayanaklarından sadece biri niteliğindeki bir laboratuvardan yapılan açıklamayı, öyle olmamasına rağmen yalanlamaymış gibi sundu.
En önemli kanıt Porton Down testleriydi
Hersh’ün saldırıdan İslamcı muhalifleri ve dolaylı olarak Türkiye’yi sorumlu tutan makalesinin dayandığı kanıtlardan biri, Britanya Savunma Bakanlığı’na bağlı Porton Down laboratuvarının raporuydu. Hersh, Rus istihbaratının verdiği numunelerin bu labaratuvarda test edildiğini ve saldırıda kullanılan sinir gazı tipinin Şam yönetiminin kimyasal silah stokundakilerle örtüşmediği sonucuna vardığını yazıyordu.
Kimyasal silah saldırısı için hangi tezler ortaya atılmıştı?
Makaleye göre, Barack Obama yönetimini askeri harekâttan vazgeçiren bulgulardan biri bu test sonuçlarıydı.
‘Yalanlama’ mı ‘inanç’ mı?
Hürriyet gazetesi, Porton Down laboratuvarının bu iddiayı yalanladığını yazdı. Ancak laboratuvarın yalanlaması olarak sunulan şu iki cümlelik açıklamada, sadece bir ‘kanaat‘ söz konusuydu: “Sarin gazı dahil, Suriye’de kimyasal silah kullanılarak çok sayıda saldırı gerçekleştirildiğine dahil güvenilir kanıt var. Biz, kimyasal silah kullanımının Esad Rejimi tarafından onaylanıp emredildiğine inanıyoruz.”
Zira açıklamanın ilk cümlesi, BM’nin de doğruladığı kimyasal silah kullanımının ötesine geçmiyor; dahası bahsi geçen ‘çok sayıda kimyasal saldırı‘dan birilerini sorumlu tutmaktan da kaçınıyordu. İkinci cümledeyse, Savunma Bakanlığı’na bağlı çalışan ve nihayetinde bilimsel testler yapan kurum Esad’ın sorumlu olduğuna dair ‘inanç‘ beyan ediyordu.
‘Haberi Pentagon yaptırdı’
Hürriyet, yalanlama misyonunu haberin devamında da sürdürdü. Seymour Hersh’le bir söyleşiye yer verilen haberde, Pulitzer Ödüllü gazetecinin iddialarını boşa çıkarma amaçlı analizde kullanılan dil dikkat çekti.
Hersh’ün haberi adı verilmeyen yetkililere dayandırdığı hatırlatılıp, “Amerikan yönetimindeki bazı yetkililer arasında bir süredir Türkiye’ye yönelik ağır suçlamalarda bulunma eğilimi sürüyor” denildi; haberin ‘Türkiye’ye karşı hayal kırıklığı hisseden Pentagon tarafından yaptırıldığı‘ ima edildi.
Washington’dan doğrulama beklenebilir mi?
Hürriyet, Hersh’ün haberinin doğru olmadığı tezine kanıt olarak, makalede Türkiye’nin sarin gazı saldırısına dahline kaynak gösterilen bir istihbarat raporunun Amerikan Ulusal İstihbarat Sözcüsü Shawn Turner tarafından yalanlanmasını da gösterdi.
Ancak gazete şunları unutmuş olmalıydı:
1 – Makalede raporun gizli damgası taşıdığı ve Amerikan yönetiminin resmi politika olarak bu konunun üzerini kapatmak istediği belirtiliyordu,
2 – Hersh, gerek Diken’e gerekse Hürriyet’e verdiği söyleşide Amerikan yönetiminin yok dediği raporu ‘şu an’ elinde tuttuğunu söylüyor ve alıntılar okuyordu,
3 – Hersh kaynaklarını açıklamasının işten kovulmalarına yol açacağını söylüyordu.
Dolayısıyla iddianın yönetime bağlı bir kurum tarafından doğrulaması beklenemezdi.
Bir haberi inandırıcı bulup bulmamak her gazetenin kendi bileceği iş, ama bir haberi çürüğe çıkarmak için sağlam argümanlar gerekir, Hürriyet’te olmayan o…