BURCU KARAKAŞ
Son dönemde üst üste gelen hukuk skandallarına, hukukçular tepki verdi. Meslektaşlarının gözaltına alınmasına tepki veren hukukçular, yaşanan hukuksuzluklar için, “Tamamı utanç verici” dedi.
‘Orwellian kabus’
Prof. Dr. Yaman Akdeniz: “Bombalar patlıyor ama gözaltı ve tutuklamalar akademisyenler ve avukatlar için yapılıyor. Bombalar patlıyor, artık kimsenin sorgulamadığı yayın yasakları hemen konuluyor. İnternet her gün daha fazla sansürleniyor. Gazeteciler adliyelerde hakaret, cumhurbaşkanına hakaret ve terör propagandası yapmaktan yargılanıyor. Dolayısıyla, Orwellian bir kabusa dönüştü içinde bulunduğumuz dönem. Daha da kötüleşecek.”
‘Bari kanun devleti olalım’
Avukat Ceren Şimşek: “Türkiye’de hukukçu olmak, ekranlardan verilen bir talimat ile bir gün sonra gözaltına alınan ve tutuklanan insanlar için umudunu yitirmeden mücadele etme zorunluluğu veriyor. Hiçbir hukuki gerekçe sunmaksızın tamamen hakimin yorumu ile tutuklanan akademisyenler, neden gözaltına alındıkları şu saat itibariyle dahi bilinmeyen avukatlar toplumsal olaylardaki sorumluluğu ortadan kaldırmak için izlenen politikalara maruz kaldılar. Hukuk devleti olmayı beceremiyoruz, bari kanun devleti olalım. Bu dönemde talimat ile önceden verilmiş kararlara karşı hakkı ve hukuku savunmak, Don Kişot misali…”
‘Tamamı utanç verici’
Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak: “20 yıldır bu işin içindeyim. Doğru bildiğim ne varsa tamamen tersini yapıp, üstüne üstlük de bunun adil olduğunu ileri sürüyorlar. Bunların hepsini de ince taktiklerle yürütüyorlar. Son tutuklanan 3 akademisyen konusunda düşüncem şu: 2 bin akademisyeni tutuklasalar, ortalık ayağa kalkar. Ama bir yandan da ‘Peşinizi bırakmadık’ mesajı vermeleri lazım. Tam bomba da patlamış, korumasız kalmışlar. Aradan çekip çıkarabilecek 3 kişi buldular çünkü onlar İstanbul’da bir açıklama yapmıştı. Böylece dünyanın tepkisini çok çekmemiş, yandaş medyaya gürültü şansı verilmiş hem de herkese gözdağı verilmiş oldu. Tamamı utanç verici…”
‘Hukuk herkese lazım’
Avukat Nihan Güneli: “Hukukun herkese lazım olduğunu, temel bir insan hakkı olduğunu düşünüyorum. Bugünkü durumda bu kadar hukuksuzluk varken hukuka uygun kararlar aldırmak çok zor. Bu durum elbette avukatların da motivasyonunu düşürüyor. Savunma dilekçesinden yargılanan ve ceza alan avukatların olduğu bir ülkede kimse kendini kısıtlamadan yaşayamaz.”
‘Elçi’nin katledilmesi başlı başına felaketti’
Avukat Erkan Şenses: “Akademisyenlerin ifade özgürlüğü hakkı kapsamında kalan ifadelerden ötürü tutuklanmasının sabahına bu kez avukatlar gözaltına alındı. Suç iddiası ne olursa olsun toplu avukat gözaltıları politiktir; toplu akademisyen soruşturmaları/gözaltıları/tutuklamaları gibi. Son gözaltı ve tutuklamalar bu çerçeveden bakıldığında ortaya şöyle vahim bir tablo çıkıyor. Memlekette ifade özgürlüğü çoğunluğun hoşuna gitmeyen ifadeleri kapsamıyor, avukatlar mesleki faaliyetlerinden dolayı evleri basılarak gözaltına alınıyor. Tahir Elçi’nin katledilmesi ise başlı başına bir felaketti. Türkiye’de hukukçu olmak bir sabah uyandığında gördüğün ‘Avukatlara operasyon var’ mesajı sonrası ‘Acaba beni de alırlar mı’ diye endişelenmek demek.”
‘Caydırıcı etki’
Avukat Benan Molu: “Yıllardır mücadele ile kazandığımız çok basit ve temel haklarımız bile elimizden alınıyor. Buna karşı mücadele eden avukatlar da, savundukları değerler ve müvekkilleri nedeniyle özellikle 2011 yılından bu yana her gün başka şekilde hedef gösterilip avukatlık yaptıkları için kendilerini yargılanırken buluyor. Bugün gözaltına alınan avukatlar, fail-i meçhullerden Gezi Parkı’nda gaz yiyenlere, gazetecilerden akademisyenlere, öğrencilerden cenazesi günlerce sokakta bırakılan insanlara kadar pek çok kişinin davasında adaletin yerini bulması için kendilerini bu işe adayarak çalışan avukatlar. Onların gözaltına alınması yalnızca devlet tarafından çeşitli hak ihlallerine maruz bırakılmış kişilerin biraz daha yalnızlaştırılması demek değil, hak ihlallerine karşı mücadele etmek isteyen başta avukatlar olmak üzere herkes üzerinde de caydırıcı etki yaratılması demek.”