HDP, Cizre’de bir bodrum katında yaşam mücadelesi veren 20’den fazla insanla ilgili olarak hükümetin bir örtbas ve karartma peşinde olduğunu, ‘büyük bir yalan’ söylediğini savundu.
HDP Grup Başkan Vekili İdris Baluken ille HDP milletvekilleri Meral Danış Beştaş ve Osman Baydemir, Başbakan Davutoğlu, İçişleri Bakanı Efkan Ala ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun söz konusu evle ilgili açıklamalarına yanıt niteliğinde yazılı bir açıklama yaptı.
Açıklamada, söz konusu evde olup bitenlerle ilgili ayrıntılı bilgi verilirken, insanlarla birlikte gerçeklerin de öldürüldüğüne dikkat çekilip tüm bilgi ve kayıtların açıklanması istenerek hükümete meydan okundu: “Kim doğruyu söylüyor, kim yalanı söylüyor bütün toplumumuz buna tanıklık etsin, buna şahitlik etsin.”
Açıklamanın tam metni şöyle:
‘Karartma çabası’
“Şırnak’ın Cizre ilçesinde 23 Ocak 2016 tarihinden bu yana Cudi Mahallesi Bostancı Sokak No: 23’te dört katlı ve yıkılan bir binanın bodrum katına sığınan ve oradan çıkamayan yaralı ve cenazelerin durumu hakkında bu saat itibariyle hala herhangi bir olumlu gelişme yaşanmamış, yaralılarla herhangi bir temasımız olmamıştır.
Bu cenaze ve yaralıların vahşet bodrumundan alınarak hastaneye nakledilmesiyle ilgili birinci dereceden sorumluluk makamında bulunan Başbakan, İçişleri Bakanı ve Sağlık Bakanı’nın yapmış olduğu açıklamalar ise hükümetin bu konuda orada bulunan insanların hastaneye naklinden ziyade gerçekleri karartma çabasını açıkça göstermektedir.
Bu yaklaşım siyasi tarihimizin en ağır ve en trajik katliam riskiyle karşı karşıya olduğumuz kaygısının ne kadar haklı olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Bundan dolayı süreci en başından beri takip eden heyet olarak kamuoyuna bu konuda yeni bir açıklama yapma zorunluluğu hasıl olmuştur.
‘Büyük bir suçun üzerini örtme girişimi’
Dün kamuoyuna açıklama yapan İçişleri Bakanı bakanlık yetkililerinin yaralı ya da cenazelerin bulunduğu bodrum katının hangi binada olduğunu kendileri tarafından bilinmediğini, civarda bulunan 80-100 binayla ilgili operasyonel sürecin devam ettiğini, bu konuda HDP’nin yaptığı tek şeyin kamuoyunu yönlendirecek bir algı operasyonu olduğunu ifade etmiştir.
Oysa ki ilk günden itibaren bu bodrum katıyla ilgili tüm detaylar İçişleri Bakanlığı yetkililerine tarafımızca iletilmiş, yetkililer tarafından da bu bilgilerin tamamının İçişleri Bakanı’na aktarıldığı heyetimize ifade edilmiştir. Kaldı ki, 27 Ocak’ta bakanlıkta açlık grevine başladığımız gün ve daha sonraki zamanlar içerisinde İçişleri Bakanı’yla yüz yüze yaptığımız görüşmelerde yaralıların bulunduğu binanın yıkılma tehlikesi altında olduğu, hatta binanın fiziki yapısıyla ilgili bütün detaylara varana dek paylaşılmış ve bu bilgiler konusunda mutabık kalınmıştır. Ayrıca 24 saat esaslı tüm Cizre ve söz konusu yaralıların bulunduğu binanın kendisi İHA’lar tarafından izlendiği bilgisi tarafımıza aktarılmıştır.
Böylesi bir binanın varlığı ve İHA’lar tarafından izlendiği 30 Ocak günü Kriz Koordinasyon Merkezi’nce teyit edilmiştir. İçişleri Bakanı’nın binaya dair vermiş olduğu bilgiler gerçeği yansıtmamaktadır, tam tersine büyük bir suçun üzerini örtme girişimi ve algı yaratma operasyonudur.
‘Büyük bir yalan’
Sorumluluk taşıdığı bakanlık gereğince bodrum katında bulunan cenaze ve yaralıların koşullar ne olursa olsun, bir an önce hastaneye nakledilmeleri ile ilgili uğraşması gereken Sağlık Bakanı’nın da kendi temel sorumluluğunu gerçekleştirme yerine bu algı operasyonunun bir parçası haline gelmesini büyük bir üzüntü ve kaygıyla takip etmekteyiz. Zira Sağlık Bakanı ilk günden itibaren ambulansların olay yerine intikal ettiğini, ancak yaralıların ısrarla ambulanslara gelmediğini, 30 Ocak tarihinde de yaralıların sunulan bütün önerilere rağmen dışarıya çıkma yöntemlerini hiçbir şekilde kabul etmediğini ifade etmiştir.
Oysa ki ilk dört günde bütün ısrarlı taleplerimize rağmen harekete geçmeyen Sağlık Bakanlığı ambulansları, 27 Ocak tarihi ile 30 Ocak tarihleri arasında da olay mahalline 1 kilometre mesafeden öteye geçmemişlerdir. Sağlık Bakanlığı ambulanslarının bekletildiği Dörtyol’dan binanın bulunduğu noktaya 150 metre mesafeye giden tek ambulans, belediyenin ambulansıdır. Belediye ambulansı içerisinde bulunan sağlık görevlilerinin ambulanstan inip binaya erişimleri de güvenlik personelleri tarafından engellenmiştir.
İlk defa 30 Ocak sabahı Sağlık Bakanlığı’na ait bir ambulans, belediye ambulansına onu takip etmek suretiyle eşlik etmiş, binanın bulunduğu noktaya 150 metre mesafeye gitmiştir. Yine aynı şekilde Sağlık Bakanlığı Kriz Koordinasyon Merkezi’yle 30 Ocak sabahı yürütmüş olduğumuz temasta Sağlık Bakanlığı’na ait ambulans içerisinde bulunan hiçbir personelin binaya gitmeyeceğini, hatta ambulanstan dahi inmeyeceklerini, daha fazla mesafeye gidilecekse belediye sağlık personellerinin gitmesi gerektiği beyanında bulunmuşlardır.
Buna rağmen sanki her gün Sağlık Bakanlığı ambulanslarının yaralıları kurtarma içerisinde bulunduğu iddiası büyük bir yalandan ibarettir.
30 Ocak günü yaralılarla sağlanan telefon bağlantısına bakanlık yetkilileri ve Kriz Koordinasyon Merkezi’nin de konferansla katıldığı birçok görüşme gerçekleştirilmiş, görüşmeler aynı zamanda kendilerine ve bakanlık yetkililerine dinletilmiş, bu çerçevede yaralıların binadan toplu halde çıkmaları ve ambulanslara doğru yürümeleri konusunda mutabakat sağlanmıştır. Yani bodrum katında bulunanlar binadan toplu halde çıkmayı kabul etmişlerdir, Sağlık Bakanı’nın iddia ettiğinin aksine ulaşılan bu sonuç elimizde bulunan ses kayıtlarında da ispatlı bulunmaktadır.
Sağlık Bakanı aslı olmayan iddialar ileri sürmekle uğraşacağına, SES ve TTB üyelerinden oluşan profesyonel bir ekibe günlerdir neden izin vermediğini açıklamak zorundadır.
‘Hukuki, siyasi ve ahlaki sorumluluk Başbakan’a ait’
Elimizde bulunan ses kayıtlarından da açıkça tespit edileceği üzere tüm bu görüşmeler sırasında verilen taahhüt içerisinde yaralılar bodrum katından çıkma girişiminde bulundukları esnada binaya saldırı gerçekleşmiştir. Yani yaralıların binadan sağ çıkmaları engellenmiştir.
03.02.2016 tarihinde Başbakan’ın ‘Nerede bu yaralılar?’ sorusuna yanıt veriyoruz: 30 Ocak öğlen saatlerine kadar Şırnak’ın Cizre ilçesinde Cudi Mahallesi Bostancı Sokak No:23’te dört katlı, yıkılan binanın bodrum katında idiler. 30 Ocak öğle saatlerinden bugüne değin bu insanların akıbetinin ne olduğunun hukuki, siyasi ve ahlaki sorumluluğu Başbakan olmanız hasebiyle size aittir.
‘İHA görüntülerini paylaşalım’
Binada bulunanların toplu halde çıkacakları ve ambulanslara yürüyecekleri esnada, kendilerine ateş edilmeyeceği taahhüdüne rağmen binaya operasyon düzenleyen kimlerdir?
Bu operasyon talimatını veren birim hangi birimdir?
Cizre Kaymakamlığı ve Şırnak Valiliği talimatlarını İçişleri Bakanlığı’ndan ve dolayısıyla Başbakanlık’tan mı, yoksa başka bir otoriteden mi almaktadır?
Esas Başbakan’ın cevap vermesi gereken sualler, bu suallerdir.
Manipülasyondan, gerçekleri çarpıtmaktan medet ummuyor iseniz gelin, 30 Ocak günü yaralılarla, Kriz Koordinasyon Merkezi ile tüm diyaloglarımız ve 30 Ocak günü İHA görüntülerini kırpmadan, biçmeden, montajsız ve kesintisiz bir şekilde kamuoyuyla birlikte paylaşalım. Kim doğruyu söylüyor, kim yalanı söylüyor bütün toplumumuz buna tanıklık etsin, buna şahitlik etsin.
‘Gerçekler de öldürülüyor’
Yürütülen bu savaş politikasında sadece kadınlar, çocuklar, siviller öldürülmekle kalmıyor, aynı zamanda gerçekler de öldürülüyor. Şu anda bütün Türkiye ve dünya kamuoyunun da tanıklık ettiği gerçeklik şudur ki 12 gündür bir bodrum katından hastaneye nakledilmeyi bekleyen yaralı ve cenazelerle ilgili kat edilmiş hiçbir mesafe yoktur. Dört günü aşkın bir süredir haber alınamayan bu insanların akibeti belli değildir.
Başbakan ve hükümet olarak sorumluluğunuz kamuoyunu yanıltacak açıklamalar yapma yerine çağrılarımıza kulak verip dört gündür bu süreci sonuca ulaştırmaktı.
Üzülerek belirtmek isteriz ki, yaralıların heyetimize “Enkaz altındayız” cümlesini kullandığı saatten bugüne kadar yaralı ve cenazeleri almaya yönelik en küçük bir girişim de ortaya konmamıştır.
Tüm kamuoyu bu gerçeği bilerek hükümet ve devlet olarak bir an önce harekete geçmenizi, yaralı ve cenazeleri herhangi bir gerekçeye sığınmadan hastaneye nakletmenizi beklemektedir. Bu konudaki amacımız anlamsız polemiklere cevap yetiştirmek değil, hala yaşama ihtimali olduğuna inanmak istediğimiz yaralıların kurtarılması çabasıdır.
Söz konusu binadaki yaralıları kurtarma iradesini sürdürme bağlamında bizler savaşa karşı barışı, ölüme karşı yaşamı, karanlığa karşı gerçekleri savunmaya devam edeceğiz.”