Son yıllarda kapitalist küreselleşmenin büyüsünü yitirmesi, gelir ve servet adaletsizliklerinin iyice derinleşmesi, küresel iklim değişikliğinin insanlık için büyük bir tehlike oluşturduğunun anlaşılmasıyla eski coşkulu hava kaybolmuş, dünyanın dertleri gündemin başköşesine oturmuştu. Gelgelelim bu yılki kadar karamsar bir hava hiç egemen olmamıştı. Bu bedbin ruh hali “2023 Küresel Risk Raporu’nun” giriş bölümüne şöyle yansıyordu:
2023’e girerken dünya hem bütünüyle yeni, hem de ürkütücü biçimde tanıdık bir dizi riskle yüz yüze geliyor. Enflasyon, yaşam pahalılığı, ticaret savaşları, yükselen ülkelerden sermaye çıkışları, yaygın sosyal huzursuzluklar, jeopolitik çatışmalar ve nükleer savaş tehlikesi gibi iş aleminin ve politikacı sınıfının yeni kuşak liderlerinin pek azının aşina olduğu “eski riskler” ile yüz yüze geldik. Küresel risk manzarasında sürdürülemez borç düzeyleri, yeni bir düşük büyüme dönemi, düşük küresel yatırım ve deglobalizasyon, on yıllarca ilerleme kaydettikten sonra insani gelişmenin gerilemesi, hem sivil hem askeri kullanıma açık teknolojilerin hızlı ve sınırsız gelişimi, iklim değişikliğinin etkilerinin giderek fazla hissedilmesi ve küresel ısınmanın 1,5 derece ile sınırlandırılması olanaklarının daralması gibi görece yeni gelişmeler de sorunları katmerleştiriyor. Bunları bir araya getirince kendine özgü ve belirsiz ve de çalkantılı bir on yılın şekillenmekte olduğu anlaşılıyor.