
H. Ayhan Tinin
Sanat da var / Müzik
Teyzesi Mimi söylemişti. 1955 yazıydı. 15 yıldan bu yana teyzesi ve eniştesiyle yaşıyordu. Annesini son iki yılda daha sık görmeye başlamış ve onun Rock müziğine olan tutkusundan etkilenmişti. Liverpool gibi bir liman şehrinin kozmopolit yapısı içinde, diğer arkadaşları gibi o da bir işçi ailesinin çocuğuydu.
1980’in 8 Aralık günü başka bir işçi ailesinin çocuğu, eski bir güvenlik görevlisi, John gibi Japon bir kadınla evlenmeyi tercih etmiş, evinin duvarlarını John’un resimleriyle doldurmuş, son sabah evinden çıkarken ona plak imzalatan Mark David Chapman, akşam eve dönerken yine seslendi “Bay Lennon…”! Sonrası beş kurşun!
John Lennon 40 yıl önce o gece hastaneye kaldırıldığında ölmüştü.
“Okula gittiğim zaman, bana büyüyünce ne olmak istediğimi sordular. Ben de, ‘Mutlu olmak istiyorum’ dedim. Bana soruyu anlamadığımı söylediler. Ben de hayatı anlamadıklarını söyledim.“
Bütün dünyada milyarlarca albüm satan Beatles’ın üyelerinin en ünlüsüydü.
Yalnızca müzisyen olarak değil, bir aktivist olarak da geçirdiği son yılları onu dünyada, hayranları gözünde ve hatta müziğini hiç sevmeyenlerin gözünde bile başka bir yere koymuştu.
1969 yılında evlendiği eşi Yoko Ono’nun soyadını, kadın erkek eşitliğini vurgulamak adına kendi ismine katmıştı. John Ono Lennon.
1971 yılbaşında yeni yıl kutlamasını 12 şehirde kiraladıkları billboardlarla yaptı John ve Yoko çifti…
Şöyle yazıyordu: “Savaş biter. Eğer sen istersen. Mutlu yıllar.“
Vietnam savaşı bütün anlamsızlığı ve acımasızlığı ile devam ediyordu.
1967 yılında ünlü Rolling Stone dergisinin ilk sayısına Yoko ve John birlikte kapak olmuşlardı.
Ne gariptir ki vahşice öldürüldüğü gün yine Rolling Stone dergisinin kapağı için sabah fotoğraf çekimi yapmışlardı. Ünlü Anne Leibovitz’in çektiği fotoğraf, 40 yılın en iyi kapak fotoğrafı seçildi.
“Uğruna ölecek ve öldürecek hiçbir şeyin olmadığı bir dünya hayal et!” diyordu ‘Imagine’ şarkısında ve bazı insanlar ‘hayalperest’ olduğunu söyleyerek dalga geçiyorlardı.
Savaşı kutsayan ve isteyenlerle değil, barışı ve sevgiyi isteyenle dalga geçiliyordu. Komik ve acınası değil mi?
Bu yılın, 2020’nin sonbaharının ilk günleriydi. Tam 40 yıl sonra, niteliksiz bir ölüm meleği Mark David Chapman “Pardon” diyordu.
John Lennon’a karşılık “Pardon!” çok ucuz, çok kirli bir alışveriş.
“İçimde bir büyük adam, bir de küçük adam var. Tetiği çeken küçük adamdı.” Kolayca bu cümleyi söyledi Chapman!
Linç etme kültürü hiç değişmiyor. Seksenlerde sokakta, günümüzde sosyal medyada, yüreğinin büyüklüğünden, sevgi ve barış isteklerinden korkulan herkes bir şekilde lime lime ediliyor. Silahı hep küçük adam çekiyor. Chapman gibi, “Onun şöhretini almak istedim” diyor. Şöhreti almak istiyor. Şöhretin yalnızca bir gölge olduğunun farkına varmadan.
“Önce bütün meziyet ve kusurlarımızla birlikte kendimizi sevmeyi öğrenmeliyiz. Kendimizi sevmezsek başkalarını sevme potansiyelimizi ortaya çıkartamayız.”
Pardon bay Lennon, ne dediniz?
İçimdeki büyük adam duymamış olabilir!
Gençlik arkadaşlarınızdan birisinin Paul McCartney, diğerinin George Harrison olması John Lennon için olduğu gibi başlangıcı şanslı hale getirebilir.
Oyunda kalıcı olmak içinse John’un dediği gibi: “Herkesi memnun etmeye çalışmak imkansızdır. Bunu yapmak sizi ne olduğu belirsiz biri olarak ortada bırakabilir. Yapmanız gereken en iyi yaptığınız işin ne olduğuna karar vermek ve onu yapmaktır.”
Evrensel sanatın ve sevginin dünyasından bir John Lennon geçti.
İnce tel çerçeveli gözlüklü adamı 40 yıl önce anlayabilseydik, bugün Covid-19 aşısının tüm dünyaca paylaşılması çağrılarına gerek kalmadan, insanlık bu iyileştirici çözümü üleştirebilirdi.
“Benim bir hayalperest olduğumu söyleyebilirsin / Fakat ben tek başıma değilim / Umarım bir gün sen de bize katılırsın” (Imagine)