Gezi Parkı Direnişi’nin ilk günleri. Erdoğan polisin sert müdahalesini savunmak istedi. İstanbul’da uluslararası bir AB toplantısında, ABD’de Occupy Wall Street eylemlerinde polis müdahalesiyle 17 kişinin öldürüldüğünü söyledi.
Toplantıya katılanlar birbirlerine şaşkınlıkla baktı. Ertesi gün ABD Büyükelçiliği, Occupy Wall Street eylemlerinde polis müdahalesiyle kimsenin ölmediğini açıkladı.
Ne oldu? Hiçbir şey. Batılı diplomatlar ve gazeteciler aralarında kıkırdadılar o kadar.
Faiz lobisini hatırlayan var mı? Ya iktidar medyasının “Zello örgütünü?” Peki her şeyin arkasında Otpor olduğunu söyleyenleri?
Dolmabahçe’de camide bira içildiği iddiası? Çarşaf çarşaf kullanıldıktan sonra aslı çıkmayınca usulca unutuldu.
Kabataş’ta görüntüleri cuma gününe çıkacak olan taciz? Seçim meydanlarında bizzat Erdoğan’ın defalarca kullandığı bu mesele yalan çıkmadı mı?
O haberi yapanlar, haber üzerine sayfalarca yazı yazanlar. Bir saniye ama bir saniye utandılar mı?
*
İktidarın ve onun medyasının karnesinden sadece birkaç örnek bu. Sınırsız örnek vermek mümkün.
Yalan ve manipülasyon bütün otoriter rejimlerin silahı. Bu silahı hiç yüzü kızarmadan defalarca kullanabilecek bir rejimde yaşıyoruz.
Hakikat, iktidar ve onun medyası eliyle sürekli surette tahrif ediliyor, parçalanıyor, yok ediliyor.
Medya üzerindeki baskının sebebi bu. Sadece kendi tuhaf ve çarpık hikâyelerini anlatan gazete ve televizyonlar ayakta kalsın istiyorlar.
Hakikate düşman bir rejim, her gün aklımızla dalga geçiyor.