7 Haziran – 1 Kasım 2015 sürecinde yaratılan kaosu ve korkunç sonuçlarını yaşamış, 10 Ekim’de onlarca canı yitirmiş, OHAL sürecinde şiddetin farklı biçimlerini deneyimlemiş toplumsal muhalefet, aleni tehditler havada uçarken ne yapacak?
Meclis muhalefetinin sandık hesaplarına hapsolduğu ve asgari mutabakat adına ürkek bir restorasyona tav olduğu bir dönemde nasıl bir siyasi hat izleyecek? Bu ve benzeri soruları derhal en geniş ölçekte konuşmak ve tartışmak mecburiyetindeyiz.
Türkiye’de sol siyaset, önümüzdeki süreçte toplumda mayalanan en ilerici taleplerin örgütlendiği zemini inşa etmeye aday olmalı. Şiddetin tırmandırılmasından çekinen geniş muhalif kesimlere, kendisinin asli bir direnç odağı olduğunu gösterebilmeli. Bunun için sol/sosyalist, ilerici, cumhuriyetçi aktörler şimdiden somut gündemler üzerinden birbirleriyle daha sık yan yana gelebilmeli, konuşabilmeli, tartışabilmeli. AKP-MHP koalisyonunun iktidardan demokratik usullerle uzaklaştırılması için sorumluluk aldığı gibi yeninin vücuda getirilmesinde de sahici ve dönüştürücü bir rol üstlenebilmeli.
Tarihi bir dönemecin arifesinde olup biteni tribünden seyretme lüksümüz yok.