Akşener ve İyi Parti Saray rejimine karşı çıktı çıkmasına ama onun ekonomik, toplumsal, politik payandalarıyla mücadele etmeyi aklından dahi geçirmedi. Kılıçdaroğlu’nun bazı sermaye çevrelerini, rant odaklarını, çeteleri ve bunların yüksek bürokrasideki uzantılarını doğrudan hedef alan açıklamaları İyi Parti’den büyük bir destek görmediği gibi “riskli” ve “erken” adımlar olarak değerlendirildi. Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ve kazanma ihtimali zamanla güçlendikçe, İyi Parti’deki “devlet refleksi” depreşti. CHP liderinin vaat ettiği değişim, İyi Parti’nin arzu ettiği değişimle belli ki örtüşmüyordu. Akşener ve İyi Partililer bunu açıkça ifade etmek yerine “kazanacak aday” limanına sığındılar. Saray rejiminden yeni iktidara “kontrollü geçiş”in müesses nizam ile uyumlu bir adayla mümkün olduğuna kendilerini öylesine inandılar ki böyle bir aday çıkmazsa masayı devirmeyi bile göze aldılar.
Kılıçdaroğlu’nun 3 Mart akşamı sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada çok önemli bir vurgu vardı. Kılıçdaroğlu, “Erdoğan gitsin, Erdoğanizm gelsin, bu olmaz. Birilerini hor görerek Türkiye’yi değiştiremeyiz” dedi. Bu ifade bir yanıyla muhalefetin 6’lı masa dışındaki unsurlarına bir çağrıydı, bir yanıyla da İyi Parti’ye cevaptı. Zira değişim talebinin salt seçimin kazanılmasıyla sınırlı olmadığını, ekonomiden toplumsal sorunlara dek uzanan yeni bir bakış açısı ve yönetim mantığı değişimini içerdiğini vurguluyordu. Sözü edilen vurgu, devlet içinde Erdoğan sonrası kendi yerini garantilemek isteyenleri de onlarla müttefik olanları da hoşnut etmeyecek bir muhtevaya sahip.