Aslında sizin harcadığınız her kuruşun yaratıcısı biziz. Lüksünüzü, rahatınızı, ödediğiniz ya da ödemediğiniz, kaçırdığınız, cebe attığınız, sık sık affedilen vergilerinizi de yarattığımız değerin aldığımız azıcık ücretin dışında kalan büyük kısmıyla hep biz ödüyoruz. Şimdi krizin yükünü de biz taşıyacağız, öyle mi?
Hem kendi küçük konutumuzun kısılmış ışıklarının, az çalıştırmaya gayret ettiğimiz bulaşık ve çamaşır makinesinin harcadığı elektriğin faturasını hem de sizin faturaları ödedik. Sürekli kabaran, hâkim olamayacağınız dövizin katladığı milyonlarca dolarlık borçla sürdürdüğünüz talan kapitalizminin faturası da şimdi önümüzde.
Peki şimdi ne yapalım? Krizi nasıl alt edelim? İpler bizim elimizde değil, gittikçe yükselen dalgaların üstünde bir ceviz kabuğu gibi inip çıkan, her an batacakmış gibi görünen geminin dümeni sizde. Gemiyi sakin bir limana yanaştırmanız artık zor, yok artık öyle bir liman.