İktidar istediği rektörü, istediği öğretmeni atadı ancak ‘dinine ve kinine’ sahip çıkan ‘yerli ve milli’ gençlerin başarıları eğitim ve kültür alanında arzu edilen ilerlemenin kaydedilmesine yetmedi. Bundan sonra da yetmeyeceğine inanılmış olacak ki, rekabetten yok etme safhasına geçildi.
Her ne kadar akademik özerkliği baltalayan pek çok olumsuz şey yapılmış olsa da ODTÜ ve Boğaziçi gibi akademik başarının ön şartının özgür düşünce olduğunu bilen ve öğrencilerine bu alanda destek olan üniversiteler nicedir iktidarın hedefinde. Zira oralardan çok ‘komünist’ çıkıyor, iktidarın kamusal alanda görünmesini istemediği şeyleri göze sokuyorlar.
Tek bir baskıcı yönetim yoktur ki gençlerden ve kadınlardan korkmasın! Dün olduğu gibi bugün de tarihin akışını değiştiren devrimsel süreçler hep onların isyan etmesiyle başladı.
İktidara yaşam destek ünitesine bağlanır gibi tutunmuş; bunun için her türlü farklı sesi, itirazı nicedir varlığına tehdit sayan AKP’nin gençlerin bağırmasından, kadınların itirazından rahatsız oluşu klişe bir totaliter rejim refleksi. Nitelikli eğitimin bir ülkenin can damarı oluşu bir yana; kimsenin eğitim hakkı siyasi görüşleri neden gösterilerek elinden alınamaz. Ya da engellenir ve biz her şeyin ‘tek’ olmasının istendiği bir düzende, ‘çok’ olması gerektiğinin ne kadar hayati bir şey olduğunu yeniden idrak etmiş oluruz.